Okuyunca çok şaşıracaksınız!

Tarihi bazı olaylar üzerinde yaptığı ilginç tahlil ve analizleriyle bilinen araştırmacı-yazar Mustafa Yakutcan'dan, Mart ayı ile ilgili enteresan tespitler...

Okuyunca <b>çok şaşıracaksınız!</b>

Tarihi bazı olaylar üzerinde yaptığı ilginç tahlil ve analizleriyle bilinen ve geçen ay Ergenekon’un Muharrem ayı ile kesişmeşi ve “Ergenekon’un eylem günü Çarşamba” çalışmalarıyla ismi medyada tekrar gündeme gelen araştırmacı - yazar Mustafa Yakutcan, bu defada Mart ayı ile ilgili enteresan tespitlerde bulunuyor. Bediüzzaman’ın tam yüzyıl önce 31 Mart hadisesi ile ilgili bir tespitinden yola çıkarak Mart ayının ülkemizin kaderindeki yerini değerlendiren Mustafa Yakutcan önümüzdeki aylarda çıkacak “Tesadüf Yok” kitabında genişçe yer verdiği bu çalışmanın bir kısmını bizimle paylaştı. Mart ayına farklı bir açıdan bakan araştırmacı-yazarın ilginç tespitlerini bu yazıda bulacaksınız. MART’TA UYANANLAR Bizim tarihimizde Mart ayı halk arasında, ‘dert ayı’ olarak kabul edilmiştir. Kim bilir bu kanaate sebep, eskiden bu ayın mâli milât olarak da kabul edilmesinin bir etkisi olabilir. Mart ile ilgili halk arasında; ‘Martın on’undan Şubat’ın sonundan korkulur’,‘Mart çıktı, dert çıktı’ gibi sözlere sıklıkla rastlanır. Mart ayı gelince tabiat kış uykusundan uyanmaya başladığı, böcekler ve haşereler silkinip uyandığı gibi, kış uykusuna yatan canlılardan yılan ve ayının da bu ay kış uykusundan uyandığını biliyoruz. Acaba ‘Uyuyan fitne de bu ayda mı uyanmaya başlıyor?’ diye düşünmeden edemiyor insan. Uzun kış gecelerinde zihinlerde kurgulanıp, karanlık mahfillerde plânlanarak, mevsimin de müsait hale gelmesiyle bu karanlık düşüncelerin eylem şekline dönüşerek çeşitli yerlerde mantar gibi ortaya çıkması da bu mevsimin bir özelliği olsa gerek. İstatistikler ne söylüyor? Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ‘Suç ve Suçlu Profili’ başlığını taşıyan ve önceki yıllarda kamuoyuna yansıyan bir araştırmasına göre: Türkiye’de Mart ayında kelimenin tam anlamıyla “kriminal patlama” yaşanıyor. En çok suç işlenen ay Mart. Oranı ise 19. (3 Mart 2002/Sabah) Ülkemizin son bir asırlık geçmişine baktığımızda, özellikle Mart ve Mayıs ayında siyasi olayların ve toplumsal çatışmaların yıldönümleri sebebiyle yakın tarihimize damgasını vurmuş bir çok olay vardır. Mart kadro haricine çıkarılmalı Meşhur 31 Mart (1909) hadisesine karıştığı gerekçesiyle tutuklanan, suçlulardan fazla suçsuzların darağacına gittiği, olağanüstü yetkilerle donatılmış bir mahkeme olan Divan-ı Harb-i Örfi’de yargılanan, 18 kişinin darağacında sallandığını muhakeme edildiği salonun penceresinden gören ve tarihi savunmasından sonra beraat eden Bediüzzaman Said Nursi’nin, söz konusu hadise sebebiyle tam 100 sene önce söylediği: “Mart ve mayıs ayları, müstebit aylardır. Martı, kadro haricine çıkarmalı. Mayısı da tekaüt (emekli) etmeli, tâ malî denge kurulsun...” sözü çok manidardır. İsyan hareketleri ve ilk siyasi cinayet Meşhur 31 Mart (1909) hadisesi meydana geldi. (Miladi 13 Nisan) Ankara’da teşkil edilen ilk meclisin ilk siyasi cinayeti işlenir. Cumhuriyet dönemindeki en ilginç siyasi cinayetlerden biri Trabzon mebusu, Ali Şükrü Bey’in adi bir suikastla 27 Mart 1923 ‘de Ankara'da Topal Osman'ın adamları tarafından öldürülmesidir. Şeyh Said isyanı sebebiyle "Takrir-i Sükûn" Kanunu çıkarıldı. Uzun bir döneme damgasını vurdu. Bütün muhalif odaklar bu kanuna dayanılarak büyük ölçüde susturuldu. Bu dönemde hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kapatıldı. İstiklal Mahkemelerinin verdiği ölüm kararları derhal yerine getirildi.(4 Mart 1925) Anarşinin zirveye çıktığı yıl 1971 Anarşi konusunda bilhassa Türkiye için endişelerini değişik vesilelerle açıklayan Bediüzzaman, Emirdağ’da 1945 yılından sonra yazdığı bir mektubunda; siyasî ve ideolojik boğuşmaların neticesinde anarşinin tahribata geçme imkânı bulacağını bildirir. Ayrıca Şualar (sh.269) isimli eserinde "Felak" sûresinde iki kelimeden ebced hesabı ile 1971 yılında anarşinin şiddetleneceğine işaret ederek şöyle kaydeder: “Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak” demektedir. Meşhur 12 Mart 1971 muhtırasına gelinen süreçte, ülkemizde yapılan eylemlerin niteliği tamamen değişmiş, gençlik hareketlerinin sağ sol çatışması olmaktan çıkarak, anarşi hareketlerine dönüştüğü görülecektir. İstanbul Hukuk Fakültesi'nde öğrenci-polis çatışması oldu. (2 Mart), Ankara'da dört Amerikalı asker, kendilerine "Türk Halk Kurtuluş Ordusu" adını veren bir örgüt tarafından kaçırıldı. Birkaç gün sonra serbest bırakıldılar. (4 Mart ), ODTÜ’de güvenlik kuvvetleri ile öğrenciler arasında meydana gelen çatışmalarda 1 jandarma, 1 öğrenci öldü. 32 kişi yaralandı. Arama günlerce sürdürüldü. Rektör İnönü daha sonra istifa etti. Hatay Kırıkhan Hamidiye Camii'nde patlayan bir maddeyi protesto için yürüyüşe geçen halk ile güvenlik kuvvetleri çatıştı. 3 kişi öldü, 23 kişi yaralandı. İlçede sokağa çıkma ilân edildi. (5 Mart) Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü kapatıldı. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, parti il yöneticilerinin toplantısında yaptığı konuşmada: "...Kanla biten sonuç tamir olunmaz.." dedi. (7 Mart), Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, 2 bini aşkın subayı toplamış, gelinen son durumu anlatmış (3 Mart), daha sonraki günlerde Tağmaç’ın başkanlığında toplanan Yüksek Komuta Konseyi Toplantısında "Olayları önlemede hükümetin yetersiz kaldığı" ifade edildi ve Başbakanın istifası istendi. (9 Mart 1971) Türk Silahlı Kuvvetleri “Muhtıra" verdi. Ültimatom niteliğindeki bu ihtar "12 Mart Muhtırası" olarak Türk siyasi tarihinde yerini aldı. İsmet İnönü: Silahlı Kuvvetlerin muhtırası ve ardında Başbakan Demirel’in istifa etmesi konusunda: "... Demokratik bir istifadır." dedi. Nihat Erim kabineyi kurmakla görevlendirildi. (19 Mart) Muhtıranın ardından inançlı kesim de bu dönemde 'paylarına düşeni' aldı. Muhtıra’nın verilmesiyle, hükümetin değişmesi de anarşiyi durduramamış, ertesi yıl (1972), Denizcilik İşletmelerine ait 125 milyon değerindeki turistik Marmara Yolcu Gemisi, kundaklama sonucu yanarak battı (6 Mart). TBMM Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan hakkında sıkıyönetim mahkemesinin vermiş olduğu ölüm cezasını onayladı (10 Mart). Kızıldere Olayı meydana geldi. İdamları engellemek isteyen THKP-C ve THKO militanları, Ünye radar üssünde görevli iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçırdılar. (27 Mart).Tokat'ın Niksar ilçesi, Kızıldere köyünde güvenlik güçlerince kuşatıldılar. Operasyonda teknisyenler hayatını kaybetti. Çatışma sonucu militanların biri hariç hepsi öldürüldü. Sokağa çıkma yasakları genişledi (30 Mart). Şekil 1 : 12 Eylül öncesi süreçte Mart aylarında yaşanan bazı olaylardan manşetlere yansıyanlar Güvenlik güçlerinin kabusu 21 Mart Nevruz Olayları (21 Mart); Nevruz kutlamaları sebebiyle özellikle 80’li yıllardan sonra yurdun çeşitli yerlerinde kanla sonuçlanan eylemler olmaya başladı. 1980’de 8 kişi öldü. 1992’de Şırnak, Cizre, Nusaybin, Van ve Adana’da Nevruz kutlamaları sonucu olaylar çıktı. 73 kişi öldü. Ertesi yıl çıkan olaylarda yaklaşık 400 kişi gözaltına alındı. 2001 yılında Nevruz kutlamaları toplantı için izin verilmeyen Mersin'de olaylı geçti. Çıkan olaylarda, 2 gösterici öldü. 2 polis memuru şehit oldu. 2005 yılında Mersin'de yapılan Nevruz kutlamalarının ardından Türk bayrağını yere atıp yakma girişiminde bulunuldu. Olay, yurt genelinde infiale neden oldu. Nevruz kutlamaları uzun süre güvenlik güçlerinin ve halkın kabusu olarak devam etti ve etmekte. Askerin müdahale ayı Mart mı? 1979’un özellikle yukarıda belirtildiği gibi Mart ayında olaylar iyice artarken, Genel Kurmay Başkanı Org.neral Kenan Evrendarbe takviminin bu tarihten itibaren işlemeye başladığını anılarında belirtmiş. Eski MİT mensubu Bülent Ruscuklu'nun hatıralarında belirttiğine göre müdahale zamanı olarak yine Mart ayı öne çıkmaktadır. Evren’in talimatı ile oluşturulan çalışma grubunun hazırlamış olduğu tek nüsha rapor kendisine Mart 1980'de ulaşır: "Rapor hemen müdahale edilmesi yönündedir”. Böylece Türkiye, yaklaşık 10 yıl süren siyasi kargaşa, istikrarsızlık, kaoslar, provokasyonlar ve anarşik olaylardan sonra 12 Eylül 1980 ihtilalini yaşadı. Tarihi MGK toplantısı 28 Şubat 1997’de yapıldı. Askerler tarafından 'post modern darbe' ve 'Demokrasiye balans ayarı' olarak nitelendirilecek olan bu toplantıda askerler Hükümete ve özellikle Başbakan Erbakan olmak üzere RP'lilere sert uyarılarda bulundular. 2 Mart günü askerler, Hükümete 19 maddelik ültimatom gibi tavsiye kararı verdiler. İleriki günlerde Askerlerle Hükümet arasında gerginliğe neden olan irtica ile mücadelede sivil güçleri öne çıkaracak kararlar alınacak. 4 Mart 2008, Muhalefet partileri ile Genelkurmay arasında ilk defa şiddetli söz düellosu yaşandı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kara harekâtıyla ilgili eleştirilerine, Genelkurmay, "Bu saldırılar, TSK'nın terörle mücadele azmine hainlerden daha fazla zarar vermektedir. şeklinde 'internet bildirisi' ile karşılık verdi. Daha öncede Başbakan Mesut Yılmaz ile dönemin Genel Kurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu arasında 2002 Mart ayında milli güvenlikle ilgili bir açıklamasından dolayı söz düellosu ve gerilim yaşandığını Kıvrıkoğlu’nun basına yansıyan açıklamalardan anlıyoruz. (11 Mart 2008/Hürriyet) Şekil 2: Askerin değişik yıllara ait Mart ayında basına manşet olan rahatsızlıkları Ergenekoncuların da Kutsal ayı Mart’mı? Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nın 2006 yılı Mart ayında yayımladığı Andıç başlıklı 73 sayfalık belgeyle Türkiye'de Sivil Toplum Örgütleri'nin Faaliyetlerini tek tek sıralanıp, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, Rahmi Koç'a, Sabancı ailesinden, Eczacıbaşılara, Can Paker'den Oktay Ekşi'ye, TÜSİAD'dan TESEV'e kamuoyunca bilinen birçok isim ve derneğin fişlendiği ortaya çıktı. (7.4.2008-Taraf) Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait bilgisayardan çıktığı anlaşılan ve Nokta dergisinde 29 Mart 2007’de Sarıkız ve Ayışığı kod adlı muhtıra girişimlerini anlatan Darbe Günlükleri'ni yayınlanması, Nokta dergisinin kapanmasına, genel yayın yönetmeni Alper Görmüş'ün de yargılanmasına sebep oldu. (2008) Söz konusu darbe günlüklerinde detaylı bir biçimde anlatılan 3 Aralık 2003 tarihli YAŞ hazırlık toplantısında, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman şöyle diyordu: “Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce (Mart 2004) muhtıra vermeliyiz!” 3 Şubat 2004 günü tutulan notta: "...Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı, 10 Mart'ta ihtilâl yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş, zamanın uygun olmadığını söylemiş." 1 Mart 2004 günü tutulan notta ise: "19.30'da Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı'yla ben biraz gergindik. Jandarma Genel Komutanı sözü, ikide bir oraya getirip, 'Bu işi ne zaman yapacağız' diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu." 3 Mart 2004, dört kuvvet komutanının düğmeye bastığı gündü. Hilafetin Kaldırılması'nın yıldönümünde, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde Ankara Ticaret Odası Başkanlığı binasının en geniş salonunda gerçekleştirilen toplantıya Şener Eruygur, Aytaç Yalman ve Özden Örnek eşleri ile birlikte KKTC eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e, ATO Başkanı Sinan Aygün'den ADD Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı'ya kadar tüm ulusalcılar katılmıştı. Mart ayında “Bakarsın darbe olur, kurtuluruz” Taraf Gazetesi'nin haberine göre Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Adli Tıp Kurumu’da görevli Doç. Dr. Ümit Sayın, telefon konuşmalarında, Mart ayında darbe olacağını söylemiş. Sayın, 10 Ocak 2008'de, hekim arkadaşı Yaman Örs ile yaptığı görüşmede, arkadaşının İstanbul'a gelme isteğini, 'Martta darbe olacağı' gerekçesiyle geri çevirmiş. (9.4.2008) Ergenekon terör örgütü davasının duruşmasında emekli Astsubay, eski MİT görevlisi Orhan Tunç ilginç savunmalarda bulunur. Ümit Sayın'la ilişkisi sorulan Tunç, "Sayın, geçtiğimiz Mart ayında, her sabah uyandığında 'tanklar geldi mi' diye camdan bakardı." diye konuştu. Ümit Sayın beni günde üç-dört kez arıyordu. Bana 'mutlaka darbe olacak mı' diye soruyordu. Darbe olmaz dedim. Artık TSK muhtıra vermeyecek. Danıştay, Yargıtay, Sayıştay verecek. Cumhuriyet kurumları vardır. Bu kurumlar görevlerini yapar. Gözaltında iken emniyette Ümit Sayın, bana 'Bakarsın darbe olur, bizi kurtarırlar.' dediğini de açıkladı. (30/12/2008-Zaman) Evet her kışın bir baharı, her gecenin bir neharî (gündüzü) vardır. Bakalım bu Mart ayı nasıl geçecek ?… Şekil 3: 28 Şubat sürecinde askerle yaşandığı iddia edilen sıkıntıların Mart ayında manşetlere yansımaları
<< Önceki Haber Okuyunca çok şaşıracaksınız! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER