Yargı paketine tepki yağıyor

AKP’nin özgürlükleri sınırlayan 35 maddelik yargı paketi hukuk camiasını da ayağa kaldırdı.

Yargı paketine tepki yağıyor

İnsan hak ve özgürlüklerini doğrudan ilgilendiren kanun değişikliği tekliflerinden Meclis’e sunulduğu zaman haberdar olduklarını belirten hukukçular, oldubitti düzenlemelerle yasaların yap-boz tahtasına çevrildiğini ifade etti. Sıkıyönetim kararı gibi kanun teklifine tepkiler şöyle:

Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Hakan Hakeri:

 Yapılmak istenen değişikliklerin bir kısmı, sadece 4 ay önce yapılan ve büyük reform diye sunulan değişiklikler. Bir kısmı ise 8 ay önce yapılan değişiklikler. 4 ve 8 ay gibi kısa bir sürede tekrar aynı hükümlerin getirilmek istenmesi, genel ve objektif düzenlemeler yerine öznel ve kişiye özel düzenlemeler yapıldığını göstermekte. Bir hukuk devletinde hukuk istikrarı da olmalıdır. Hukuk istikrarının olmadığı yerde, bireylerin hukuka güveni kalmaz. Son 10 ay içinde bu kadar fazla ceza mevzuatıyla oynanması hukuk tarihimizde daha önce olmamıştı ve çok olumsuz bir örnek arz etmektedir.

Çarşı Grubu’nun Avukatı Sabit İnan Kaya:

 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AİHS’de belirtildiği üzere bir ceza normu uygulanacaksa, bir kısıtlama olacaksa, bunun öngörülebilir olmasını ve kanuni olarak düzenlenmiş olmasını arar. Gözaltına almaya ilişkin eski kriterleri belirleyen kural budur. Makul şüphe dendiğinde, makuliyetin ne olduğunun açıklanması gerekir. AİHM’nin daha önce Türkiye’yle ilgili verdiği içtihatlarında hep bu vardır. Herhangi bir kavramı tanımladığınızda, bu kanuna tâbi olacak kişilerin bunu öngörüp anlamasını sağlayabilecek içtihatlarınız yok. Makul şüphe nedir? Bununla ilgili kriterler nelerdir? Kolluk kuvvetleri bunu herhangi bir kişiye uyguladıklarında bunun sınırları ne olacak? Eğer siz makuliyeti çok hukuki bir düzeyde açıklayabiliyorsanız, uygulamayı bu konuda netleştirdiyseniz sorun yok. Ama daha neyin makul olduğuna dair herhangi bir şey bilmiyoruz. Uzun bir zamanımız da öğrenmekle geçecek gibi görünüyor. Bundan sonraki süreçte de zaten kalan kısımların uygulanması kendiliğinden gelecek. Bu kanun daha önce var olsaydı, müvekkillerimin tüm mal varlığına el koyulmuş olurdu şu anda. Bu kanun, sadece benim müvekkillerime (darbe suçundan yargılanan Çarşı Grubu üyelerine) değil, bu suçlarla ilgili yargılanan herkese zarar verir.

Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz

(“Paralel yapı iddiaları TBMM’de görüşülmeli” isimli köşe yazısından alınmıştır): Cemaatle anılan ve farklı alanlarda hizmet veren bütün kurumsal yapıların teker teker hedef alınarak çökertilmeye çalışılması, Ağustos-2004 tarihli MGK kararlarının AKP iktidarı eliyle uygulamaya konulması değilse ne? Dersanelerin ve cemaat yurtlarının tasfiyesi. Bank Asya’yı batırmak için devlet imkânları ve iktidar gücünün sonuna kadar kullanılması. Kimse Yok mu Derneği’nin engellenmesi... Bunlara “yasal kılıf” uydurmak için, bir kısmı torba kanuna sokuşturulup çıkarılan ve pek çoğu AYM’den dönen kanun maddeleri. Ve bütün bunlar, daha önce 28 Şubat döneminde çok uğraşıldığı halde bir türlü hayata geçirilemeyip yarım kalan projelerin, “dindar” siyasetçilerin ağırlıkta olduğu bir iktidara tamamlattırılmaya çalışılması anlamına da geliyor. Bunun bir numaralı takipçisi Erdoğan. Erdoğan’ın, sürekli gündemde tutup son Kobani eylemleri dahil, bütün olumsuzlukların sorumluluğunu yüklediği “Pensilvanya”ya yönelik hücumlarında hep MGK’yı referans göstermesi ise başlı başına üzerinde durulması gereken çok dikkat çekici bir nokta. Peki, paralel yapı, iddia edildiği gibi bir numaralı tehdit haline geldiyse belge ve delillerinin, kapalı oturumla da olsa Meclis’e getirilip vekillerle paylaşılması gerekmez mi?

Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğreti Üyesi Yard. Doç. Mustafa Zeki Yıldırım:

 Değerli ceza hukukçusu Nur Centel’in kitabında belirttiği gibi, ‘Kanunun en hayırlısı kabul edilmeden önce üzerinde fazla çalışılanı, yürürlüğe girdikten sonra az değiştirilenidir.’ Neredeyse ceza usul hukuku sahasında yapılan değişiklikler yazboz tahtasına döndü. 2014 yılında değişiklik yapmışsınız, 6 ay sonra tekrar değiştiriyorsunuz. Makul şüpheyi koyarak tekrar aynı noktaya dönüyorsunuz. O halde altı ay önce yasama gibi ciddi bir faaliyeti hangi saikle kullanmış oldunuz? Yine tehdit suçuyla ilgili yapılan değişiklik adrese teslim bir değişikliği çağrıştırıyor, Savcı Zekeriya Öz’ün tweet’lerini hatırlatıyor. Muhtemelen altı ay sonra tehdit suçuyla ilgili düzenlemede de tekrar eskiye rücu edeceğiz.

Eski Bingöl Emniyet Müdürü Ercan Taştekin:

 Polisin yetkilerini genişleten yasa tasarısı Meclis’e sunulmuş. Kamuoyunda hiç tartışılmadı. Meclis’te de yeterince tartışılmadan yasalaşır mı? Akademisyenler, uzmanlar, STK’lar, barolar, ilgili kurumlarca değerlendirilmeden, alan çalışması yapılmadan çıkarılan yasa sorunları çözmez. Yasa, dar kadro tarafından hazırlanmamalı. Toplumun tüm kesimlerinin en üst düzeyde katkısı sağlanmalıdır. İleride yanlış yaptık denmemeli. ZAMAN
<< Önceki Haber Yargı paketine tepki yağıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER