Himmet kahramanlarını bekleyen tehlikeler

Samanyoluhaber.com yazarı Prof. Dr. Osman Şahin 'Himmet kahramanlarını bekleyen tehlikeler' yazısını kaleme aldı

SHABER3.COM

PROF. DR. OSMAN ŞAHİN 

Her devirde olduğu gibi, hizmetlerde koşturan insanların himmetlerini, aşk ve şevklerini kıracak ve onları hizmetlerinden alıkoyabilecek önemli tehditleri ve bunların çözüm yollarını Hazret-i Bediüzzaman Münazarat’ta ele almaktadırlar. Aslında burada, bütün İslâm aleminin problemleri ortaya konmakta ve tedavi yolları gösterilmektedir. Biz ise bu konunun hizmetlerimize bakan boyutları üzerinden değerlendirmeye çalışacağız. Hizmet etmek için, aşk ve şevkle bu yola çıkıldığı zaman insanların karşısına bir takım dehşetli tehlikeler ve düşmanlar çıkmakta ve onları bu yoldan alıkoymaya çalışmaktadırlar. 

1- “Himmetiniz, şevke gelip meydana çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis (ümitsizlik) rast gelir, onun kuvve-i manevîyesini kırar. Siz o düşmana karşı “lâtaknetû” (ümidinizi kesmeyiniz) kılıcını istimal ediniz.”
Bunların en başta geleni, şiddetli bir düşman olan ümitsizliktir. Çünkü, girişilen mücadelede başarmak ihtimali ortadan kalktığı zaman, o uğurda gayret etmenin bir anlamı kalmamaktadır. Bunun çaresi, her şeye gücü kuvveti yeten ve kullarına karşı çok merhametli olan Rahmeti Sonsuza dayanmak suretiyle ümitsizlikten kurtulmaktır.
Bu süreçte de Hizmet Hareketi’nin ellerinden imkânlar alınıp, türlü türlü zulümlere maruz bırakılınca birtakım insanlarda “Artık Hizmet Hareketi’nin ömrü tamam oldu, bundan sonra bir daha toparlanmak mümkün olmaz, bu vazife artık bu hareketten alındı, yeni vazifelileri beklemek lazım, vs.” gibi düşünceler uyanıp dillendirilmeye başlandı.
İnsanları bu şekil düşüncelere sürükleyen hususların başında meselelere sadece zahiri sebeplere bakıp değerlendirme, ilah-i kader cihetini doğru görüp okuyamama, Cenab-ı Hakk’ın dinine hizmet ettirdiği fertlere ve topluluklara olan muamelelerindeki ve takdirlerindeki adetini ve sünnetini bilememe ve yapılan işleri şahıslardan bilip onlara mal etme ve asıl işleri nihayetsiz kudretiyle, hikmetiyle, ilmiyle ve iradesiyle yapanın Allah (CC) olduğunu tam anlamıyla bilip kavrayamama gelmektedir. Böyle olunca da her türlü olumsuzluk onlarda ümitsizlik meydana getirebilmektedir. 
Halbuki hem Kur’an’da hem hadis-i şeriflerde hem bunları doğru okuyup yorumlayan büyüklerin beyanlarında bu konularda çok detaylı bilgiler verilmekte, bunlara karşı insanlara çok sayıda tembihler yapılmakta ve yaşayacakları ve geçirecekleri bütün evreler ve buralarda nasıl davranacaklarına dair bilgiler içeren çok net yol haritaları verilmektedir. 
Bunlara tam başvurulup istifade edildiğinde, şaşkınlıklar, tereddütler, sapmalar ve ümitsizlikler yaşanmayacak ve her şeyi hikmetle ve başıbozukluğa ve tesadüfe yer vermeyen tam bir iradeyle, her şeye gücü kuvveti yeten bir kudretle yapan ve kullarına ve onlar içinde de özellikle davasına sahip çıkanlara karşı çok merhametli olan bir Rahmeti Sonsuza dayanmak suretiyle bütün problemlerin üstesinden gelinebilecek ve kendileri için takdir edilen hedeflere ulaşılabilecektir.

2- “Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk istibdadı (üstün olma tutkusu) hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz “kûnû lillahi” (Allah’ın rızası dairesinde olunuz) hakikatini o düşmana gönderiniz.” 
Kendilerini başkalarından üstün görme, her şeyin merkezine kendisini koyma, her şeyin iyisini, doğrusunu ben veya biz biliriz gibi enaniyet, tarafgirlik ve ekipçilik hastalıkları baş gösterirler. Bunlara yakalananlar, başkalarına ihtiyaç hissetmezler, insanların fikirlerine başvurarak istifade adına istişarelere ve ortak akla müracaat etmezler. Bunlar müstebit, baskıcı, dayatmacı ve zorba insanlardır ve muamele ve davranışlarında insanlara çok zulmeder ve birer imtihan sebebi haline gelirler.
Böyle hasta ruhların bulunduğu yerlerde sağlıklı hizmet etme imkânları olmayacağından, insanlar hizmetlerden uzaklaşmaya başlayacaklardır. Bununla baş edebilmek için, asıl üstünlüğün Allah’a yakınlıkla olacağına inanarak, her şeyin merkezine ihlası ve rızay-i ilahiyi koyarak ve bütün çalışmalarda O’nun rızasını kazanmayı hedefleyerek karşı çıkmak gerekir. Buna muvaffak olmuş insanlar davranış ve muamelelerinde başkalarına karşı yumuşak ve şefkatle hareket eder ve onların gönüllerine girmesini bilirler. 
Buna muvaffak olunan yerlerde istişarelere muvaffak olunabilecek ve ortak akla müracaat bir esas haline gelebilecektir. Böylece, insanların kenara çekilmeleri, hizmetlerden el ayak çekmeleri çözülebilecek ve bütün fertler işin altına girip sahip çıkmaya çalışacaklardır. 

3- “Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet (acelecilik) çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz ”ısbirû vesabirû verâbitû” (Sabırlı olun, birbirinize metanet tavsiye ederek sabırda yarışın, daima hazırlıklı ve uyanık bulunun) kalkanını siper ediniz.” 

Bir diğer hastalık olan, sebepleri yerine getirmeden veya sebepleri atlayarak veya realiteleri hesaba katmadan neticelere ulaşmaya çalışma hastalığı olan acelecilik gelmektedir. Bu hastalığa maruz kalan kısa vadenin insanları, gayretlerini ve çalışmalarını uzun zaman sürdüremezler, arzuladıkları neticeleri elde edemeyince de ümitsizliğe düşerek bu işlerden vazgeçerler. Bunlar hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendiremediklerinden, realiteleri ve Hakim isminin gerektirdiği sebepleri de görmediklerinden dolayı da hep suçu dışarıda ve başkalarında ararlar ve yıkıcı ve aynı zamanda faydasız tenkitlere kendilerini kaptırırlar.
Halbuki, iman ve Kur’an hizmetleri, insanlara verilecek rehberlik hizmetleri çok uzun soluklu olmayı, sabırla ve ısrarla hedefe ulaşmak için çalışmayı, ince ince işçilik yapmayı, arzulanan hedeflere ulaşmak için gereken zamanın çıldırtıcılığına karşı sabırlı olmayı ve küfelerdeki yumurtaların kırılmaması için temkinli ve dikkatli olmayı gerektiren işlerdir.
Günümüzdeki nesillere el uzatılabilmesi için bu realitenin farkında olmak ve daha baştan buna göre beklentilerin revize edilmesi gerekir. Bizler fıtri olarak, rehberlik hedeflerini bir an önce gerçekleştirmeyi ve nesillerin imdadına bir an önce koşmayı ve gözlerimizin önünde lavları gökyüzüne yükselen imansızlık, küfür ve ahlaksızlık ateşlerini hemen söndürmeyi arzu ederiz. Ne var ki, sebeplerine ve basamaklarına riayet etmeden, realiteleri hesaba katmadan hareket ettiğimizde hedeflere ulaşıp yakalamak şöyle dursun, tam tersine hedeflerden daha çok uzaklaşır ve tamiri mümkün olmayan yanlışlara girebiliriz.

Zamanın sahibi, bu hastalığın reçetesini bir ayet-i kerimeden getirerek (3/200) “sabırlı olun, birbirinize metanet tavsiye ederek sabırda yarışın, daima hazırlıklı ve uyanık bulunun” olarak formüle etmişlerdir. Bu öyle bir yoldur ki bu yolda sürekli uyanık olmak, devamlı çalışarak hazırlıkları tamamlamak, cemaat halinde yaşayarak birbirlerine sürekli sabır ve metanet tavsiyesinde bulunmak gerekmektedir. Bu işlerin belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşeceğini düşünmek veya belirli bir zamana tahsis etmek ve böyle beklentilere girmek doğru değildir. Bunlar süreklilik ve devamlılık isteyen işlerdir. 

4- “Sonra, Allah'ın vazifesine müdahale etmek olan dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (42/15) “Efendine efendi olmaya çalışma” olan kâr-aşina (İş veya işini bilir) ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Ta onun haddini bildirsin.”

Kullara düşen sadece vazifelerini yapıp sebepleri yerine getirmektir. Bunu yaparken ise beklenen veya arzu edilen neticeleri halk etmek veya vermek vazifesinin kendilerine ait olmadığının bilinciyle hareket edilmelidir. Başarılı olmayı veya olmamayı takdir eden ve yaratan ancak Allah’tır (CC). Eğer, neticeleri yaptıkları işlere ve hizmetlere bağlıyorlarsa hem şirke düşmüş olurlar hem de neticeleri göremedikleri için himmetleri, aşk ve şevkleri kırılmış olur. Bunlar hizmetlerde ve kulluklarında uzun soluklu olamaz ve küçük veya büyük problemlerle karşılaştıklarında sadakat ve istikametlerini koruyamazlar. Emrolunduğumuz şey, sebepleri yerine getirmek ve neticeleri Allah’tan beklemek ve sonuç zafer de olsa mağlubiyet de olsa sorumluluklarımızı ve hizmetlerimizi aşk ve şevkle yerine getirmeye devam etmektir.
<< Önceki Haber Himmet kahramanlarını bekleyen tehlikeler Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER