[M. Ertuğrul İncekul] Silahsız Savaşçı

Samanyoluhaber.com yazarı M. Ertuğrul İncekul'un yazısı

SHABER3.COM

M. Ertuğrul İncekul

Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve savaşa karşı gerçek bir savaş yürüteceksek, işe çocuklardan başlamalıyız."  Mohandas Gandhi (1869-1948)

Gandhi’nin sivil itaatsizliği merkeze alan efsane hayat hikayesini yeni bitirdim. Gerçek bir özgürlük savaşçısı. Jeanette Eaton yazmış ‘Kılıçsız Savaşçı’ kitabını. Bir de Louis Fischer'in kaleme aldığı ‘Silahsız Savaşçı’sı var, Varlık yayınlarından çıkan. 

Gandhi birçok yazara, düşünüre, politikacıya, aktiviste hayatı ile ilham kaynağı olmuştur. Hint halkına göre o Mahatma, yani "hakikatin ışığı" ya da "yüce ruh"tur. 36 kitap yazacak kadar ömrünü bereketli, verimli kullanmıştır. Pasif direnişin ve özgürlük mücadelesinin sembol ismidir. İngilizlere karşı özgürlük mücadelesinde çok cesurdur. Sadeliği, yerel kıyafetleri, mütevazi tavırları ile insanların gönlüne taht kurmuş, düşmanlarına korku salmıştır.

Gandhi Güney Afrika’da avukatlık yıllarından itibaren pasif direnişin en iyi örneklerinden birisidir. Hindistan halkının İngilizlere karşı özgürlük mücadelesinde en sembol isimdir. Fikirleri G.Afrika ve Hindistan Müslümanları üzerinde de çok etkili olmuştur. Mütevazi yaşantısı ile tarihi bir barış insanıdır. Muhammed Cinnah’ın Pakistan’ı Müslüman bölgesi yapmak için ayırmayı teklif etmesi karşısında, Gandhi’nin şu sözleri meşhurdur: Cinnah! Bir bıçak al, başıma koy, beni tepeden tırnağa ikiye böl ama Hindistan'ı bölme.' 

Sivil itaatsizlik 

Mohandas Gandhi sivil itaatsizliğin en orijinal aksiyon insanlarından ve en etkili efsanelerindendir. Güney Afrika'da bir gazete editörü olarak görev yapmıştır. Güney Afrika, Gandhi'de eksik kalan ırkçılık ve şiddet karşıtlığını, insan hakları aktivizmini ateşlemiştir. Bunu ahimsa (şiddetsizlik); doğruyu arama ve acı çekme gibi temellere dayalı Satyagraha felsefesi ile örgülemiştir. Satyagraha ile ilgili deneylerini tarihi örneklerle paralellikler kurarak anlattığı eylemleri, sözleridir. Kendine karşı dürüst olmayı esas alır. Hakikat uğrunda seferber olma ve doğrulukta sebat eylemidir.  Hz. Muhammed, Hz.İsa ve Buda'yı hayatına örnek almıştır. Ayrıca Luther King, Ruskin, Emerson, Tolstoy'dan etkilenmiştir. Kalıcı örnekleri arasında Sokrates ve Henry David Thoreau da vardır. Gandhi'nin bu yıllarda icat ettiği soyağacı, Sokrates'ten Kral'a ve Rawls'a kadar uzanan sürekli bir vicdani çağrı geleneği olarak sivil itaatsizliği konu alan çağdaş liberal anlatımlarının temel taşı haline geldi.  Bu makale, sivil itaatsizlik etrafında oluşan doktrini sarsmak için Edward Said'in seyahat teorisi açıklamasından yararlanıyor. Gandhi'ye göre, Sokrates ve Thoreau, sivil itaatsizliği, gerçeğe sadakatin korkusuz bir uygulaması olarak örneklendiriyor; bu da, itaatsizliği hukuka sadakat olarak gören liberal anlayışlarla derinden çelişiyor.

Sivil itaatsizliği şöyle tanımlayabiliriz: Demokrasinin iyi kötü uygulandığı ülkelerde adaletsizliğe karşı organize olma ve eylem ortaya koymadır. Anayasada, ortak toplum sözleşmesinde yer alan ortak adalet anlayışını esas alır. Şiddete karşıdır, yasadışıdır. Yasal bütün yollar denendikten ve sonuç alınmazsa başvurulmalıdır. Aslında temel anayasal hakların çiğnenmesine karşı bir duruş vardır. Yasadışı ama meşru bir harekettir. Kamuoyuna açıktır, gizli değildir. Sistemin tümüne değil arıza olan noktaya karşı yapılır. Farklı eğilimlerin ve dünya görüşlerinin ortak amaç için bir araya gelmesidir.

Barış eğitimi anlayışı 

Gandhi çocukların doğal eğiliminin düzensizlik ve şiddete değil, uyum ve kendi potansiyelinin, yeteneklerinin ortaya çıkarılmasına yönelik olduğuna inanıyordu.

28 Ekim 1931'de Londra'daki Montessori Eğitim Koleji'nde yaptığı bir konuşmada. Kritik olarak, Gandhi bu zamansız alıntıyı sunduğunda, aslında Maria Montessori'nin (1870–1952) bir ifadesine atıfta bulunuyordu. Gandhi'nin konuşmasının kısa özeti:
“Bu dünyada gerçek barışa ulaşacaksak ve savaşa karşı gerçek bir savaş yürüteceksek, işe çocuklardan başlamamız gerektiğini ve eğer onlar doğal masumiyetleri içinde büyürlerse, mücadele etmek zorunda kalmayacağımızı, sonuçsuz boş kararlar almak zorunda kalmayacağımızı, ancak sevgiden sevgiye ve barıştan barışa gideceğimizi, sonunda dünyanın her köşesi bilinçli ya da bilinçsiz olarak tüm dünyanın açlığını çektiği barış ve sevgiyle kaplanana kadar bunu yapacağımızı çok doğru bir şekilde ifade ettiniz.”

Gandi-King-Ikeda Barış Ödülü ve Gülen 

Dünyanın en önemli barış ödülleri arasında gösterilen "Gandi-King-Ikeda Barış Ödülü" 2015 yılında Fethullah Gülen'e verildi. Komite Başkanı Martin Luther King Merkezi Dekanı Prof. Lawrence E. Carter, ilk defa bir Müslüman din adamına yılın barış mimarı ödülünü verdiklerini dile getirerek şunları söyledi: 
Onur duyuyoruz, çünkü...

‘‘Bugün bu ödülü geleneksel İslami öğretisini dünya genelinde yayan ve 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne terör saldırısını Washington Post’a verdiği ilan ile kınayarak küresel barışa katkı yapan Fethullah Gülen’e vermekten onur duyuyoruz. Bu ödülü vermekten onur duyuyoruz; çünkü canlı bomba intiharlarına karşı sesini yükseltip masum insanları öldürerek cihad yapılamayacağını söylediği için... Onur duyuyoruz; çünkü insani değer ve ahlakın her insanın ortak değeri olduğunu dile getirdiği için... Onur duyuyoruz; çünkü ırkçılık, etnik köken, cinsiyet, millet farklılıklarını insanlar arasında ayrımcılık ekerek bölünmesine değil bu doğal durumu manevi yönden bir arada tutan farklılık olarak insanlara sunmanızdan.... Onur duyuyoruz; çünkü inancınız ve şahsınız nazarında farklılıklar arasında dayanışmayı küresel düzeyde sürdürmenizdeki eylemden... Onur duyuyoruz; çünkü insanlara verilebilecek en yüksek eğitimin sadece bilgi değil, tüm yaratılmışlarla birlikte uyumlu bir hayatı öğütlediğinizden... İslam inancınızı insanlığa sosyal değerlerle ortak bir yol bulma çabanızdaki sürekli yenilenme dirayetinizden... Ben; Gandi, Kral (Martin Luther King) ve Ikeda ile aranızdaki bağın varlığını görmekten çok memnun oluyorum. Sizi en içten dileklerimle kutluyorum.’’

Hindistan merkezli Asya Çalışmaları Direktörü ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Anwar Alam, İngilizce kaleme alınan ‘Allah Rızası İçin: Hizmet Hareketi’nin Kökeni, Gelişimi ve Söylemi ‘ adlı kitabının tanıtımında Gülen'in dünya barışına katkıları için şunları söyledi:  “Gülen’in dünya barışına ve uzlaşmaya katkısı öncelikle maneviyat ve kültürel eksenli. Şekilciliğe değil, dinin aslına, ruhuna önem veriyor.’’ 

Tarihçi, yazar ve aktivist Jon Pahl, Fethullah Gülen'in biyografisini yazdığı “The Life of Hizmet” “Bir Hizmet Hayatı”  kitabında Gandhi ve Gülen arasındaki şu benzerliklere dikkat çekiyor : Her ikisi de şiddetsizliğe, Tanrı inancına, hakikate ve sevgi ahlakına bağlılık göstermektedir ve her ikisi de zulüm görmüştür.  Gülen ve Gandhi aynı zamanda eğitim, dua, empati, ilkeli çoğulculuk ve dinler arası anlayışa olan bağlılıklarını da paylaşmaktadır. Öncelikle modern dünya ve özellikle de ekonomi ile olan ilişkileri konusunda farklılık göstermektedirler. Gülen, ilham verdiği Hizmet cemaati aracılığıyla gelenek ve modernliği dengelemeye çalışırken, Gandhi modernlikten büyük ölçüde kaçınmaktadır. Gandi aynı zamanda Gülen'in reddettiği bir şekilde siyasetle de ilgilenmiştir, ancak Gülen'in hayatı ve Hizmet Hareketi Türk hükümeti tarafından son zamanlardaki dezenformasyon ve zulüm dalgasıyla siyasileştirilmiştir.

Maalesef Mahatma Gandhi davası uğruna bir Hindu radikali tarafından 30 Ocak 1948 tarihinde Yeni Delhi'deki Birla House'da akşam ibadeti sırasında yakın mesafeden tabanca ile üç kez ateş açarak öldürmüştür.

Tarihin sayfalarına ya da bugüne baktığımızda, gerçek fotoğrafı okuyabildiğimizde gördüğümüz bir gerçek var, o da şu ki; Devleti, dini veya konumlarını kendi çıkarlarına, egosuna, arzularına uydurmak için her tür zulmü, oyunu, kötülüğü yapanlar hiç eksik olmadı. Diğer taraftan da güçsüz ve zayıf görünseler de, azınlık da olsalar, silahları sözleri ve tavırlarından öte bir bir cephaneleri olmasa da, duruşunu bozmayanlar, alçaklığa tenezzül etmeyenler, menfaatleri için hakikati feda etmeyenler, iyiliği savunan, haksızlığa baş kaldıranlar bunu canları ile bile ödeseler, doğrudan ve Hakk'tan ayrılmadıkları için er ya da geç gönüllerde hak ettikleri konumu bulmuşlardır. Bulamayanları da gök ehli tarafından ötelerde oldukça meshur ve musahhardırlar…


<< Önceki Haber [M. Ertuğrul İncekul] Silahsız Savaşçı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER