Seçmen Taksi’de seçim muhabbeti

Eğer siyasi düşünce ve yorumlarınızı paylaşmak, partileri ve icraatlarını eleştirip onlara mesaj göndermek istiyorsanız bu fırsat kaçmaz. Seçmen Taksi yollarda!

Seçmen Taksi’de seçim muhabbeti

Her günki gibi bugün de işe gitmek için evden çıkıyorsunuz. Elinizde sabah kahvaltınız olacak poğaçalar, gözünüz kol saatinizde. Duraktan geçen hemen her otobüs tıklım tıklım dolu. Sinirle aldığınız her nefesin ardından, ‘Yapacak bir şeyin yok, illa ki işe gideceksin adam!’ deseniz de can sıkmamak elde değil. O da ne? Ansızın karşınızda beliren bir genç, sizi arabasına davet ediyor. Aracı taksiye benzer bir şey ama; altından bir bit yeniği çıkacak gibi! Siz bunları düşünedurun güneş gözlüklü kibar kaptandan sıkıntınızı giderecek bir öneri geliyor: “Sizi istediğiniz yere ücretsiz götürebilirim. Yeter ki benimle sohbet edin.” Önce şaşırıyor, sonra kendi kendinize, “Bak şu nasibe! Beni işe de götürecekmiş. Bineyim bari. Konuşmakla dilim mi aşınacak? Vahh yazııık, çocukcağızın derdi çok, anlatacak kimsesi yok demek ki...” deyip biniyorsunuz araca. Şoförün yanına değil, arka koltuğa oturuyorsunuz. Sahi bu genç kim? Sizi nereye götürüyor? Acaba güvende misiniz? Peki, bu şoförün ne derdi var? Bu çocuk ne deli, ne dertli. Merak etmeyin, güvendesiniz. Önce aracın arka koltuğunun tam ortasına oturun ve başınızı dikiz aynasına doğru hafifçe kaldırın. Küçücük kamerada kendinizi görünce tüm olup biteni anlayacaksınız. Kara gözlüklü şoförün de söylediği gibi S Haber’in seçim dönemine özel hazırladığı ‘Seçmen Taksi’ programındasınız. Madem konuksunuz; konuşmadan, iki lafın belini kırmadan gitmek olmaz. Konu; 22 Temmuz’da yapılacak seçimler, sizin gözünüzle son dönemde kazananlar, kaybedenler, koalisyon komploları, Meclis’e girecek veya giremeyecek partiler… Peki 23 Temmuz sabahı nasıl bir Türkiye’de uyanmak istiyorsunuz? Hasılı, söz sırası yurdumun insanında, yani sizde! Seçmen Taksi, S Haber’in çiçeği burnundaki programlarından biri. Salı ve perşembe günleri ekrana geliyor. Vatandaş ilk etapta araca binmekte tereddüt ediyor, sonra da koltuğa oturur oturmaz başlıyor konuşmaya. Aksiyon da sabahın erken saatlerinden itibaren Seçmen Taksi’deydi. Program sunucusu hem de taksi şoförü S Haber Muhabiri Turan Görüryılmaz ve Program Sorumlusu Feruzan Yurtseven’le programın hikâyesini, iki kişilik dev kadrolarını ve başlarına gelen ilginç olayları konuştuk… Programın başlangıç hikâyesi ise şöyle. Seçim tarihi belli olur. Bunun üzerine haber merkezindeki tüm muhabirler kafa kafaya verip ‘Seçmenin nabzı nasıl tutulmalı, neler yapılmalı’ diye düşünmeye başlar. Parlak fikirleriyle tanınan biri, Seçmen Taksi önerisini getirir. Bu proje tüm ekibe sevimli gelir. Aradan kısa bir süre geçer ve programı yapacak kişilerin isimleri günlük olağan toplantıda açıklanır: “Seçmen Taksi programını Feruzan Yurtseven ve Turan Görüryılmaz yapacaklar, hayırlı olsun arkadaşlar.” O an ikisi de şaşırır ama vakit kaybetmeden kolları sıvarlar. İlk önce devriyeye çıkacakları aracı, sonra da şoför ve yolcuyu aynı anda kaydedecek kameraları taksiye yerleştirirler. Kayıt esnasında ortaya çıkabilecek muhtemel ışık problemi de aracın camlarının filmle kaplanmasıyla çözülür. Programın logosu bile kendi tabirleriyle ‘iki kişilik dev kadro’nun izlerini taşır. Birkaç kez deneme sürüşüne çıkılır ve yolda kameraların nasıl kayıt yaptığı gözlemlenir, yaşanacak muhtemel sorunlar kestirilmeye çalışılır. Hem taksilerini hem de kendilerini hazır hissettiklerinde de Seçmen Taksi yollara koyulur. Seçmen Taksi’nin dış görünüşü standart taksileri andırıyor. Lakin aracın önünde ve arkasında büyükçe program logosu var. Üst kısmında da ‘Taksi’ yerine ‘Seçmen Taksi’ yazıyor. Dolayısıyla vatandaşlar baktığında araca bir tanımlama getiremiyor. Misafirin duygu ve düşüncelerini kaydeden iki kameranın dışında bir de bu ünlü aracı hemen arkadan takip eden başka bir otomobil bulunuyor. Program Sorumlusu Feruzan Yurtseven elinde kamerasıyla zaman zaman araç camından dışarı sarkarak taksiyi seyir halinde çekiyor bir de yolcu inip binerken. Yolcu, aracı terk eder etmez soluğu büyük bir heyecanla ekip arkadaşı Turan’ın yanında alıp başlıyor sormaya: “Nasıldı, misafirimiz konuştu mu? İyi malzeme çıktı mı?” Bu zamana kadar sıcak haber peşinde koşmuş, günde onlarca farklı insanla sohbet edip tanışmaya alışmış Turan Görüryılmaz, habercilik geçmişinin ona çok yardımcı olduğunu, araca binen herkesi rahatlıkla konuşturabildiğini, vatandaşların da dertlerini, beklentilerini can-ı gönülden anlatmaya istekli olduklarını söylüyor. Bedava seyahat edilebilen klimalı araçta, öncelikli olarak yolcunun nereye gideceği soruluyor ve ardından kamera kayda giriyor. Şoför Görüryılmaz’ın bir gözü trafikte, bir gözü de kameralarda oluyor. Çünkü çukura girip çıkan araç çok sarsıldığında kameralar kayıttan çıkabiliyor. Dolayısıyla en ufak bir sarsıntıda şoförün gözü onlarda oluyor. Önce misafirin adı, nereli olduğu, neler yaptığı, ailesi soruluyor. Aradaki samimiyet ilerleyince de sorular ardı ardına sıralanıyor. Vatandaş önce biraz tutuk davranıyor, lakin birkaç dakika içinde kamerada kendini görmeye alışıyor. Bazıları ‘Söylediğim her şeyi yayınlayacaksınız değil mi? Ona göre konuşayım.’ diyor. Bazıları da kendini kaptırıp ‘Buradan Erkan Mumcu’ya sesleniyorum’, ‘Abdullah Gül’ü çok takdir ettiğimi buradan belirtmek istiyorum’, ‘CHP’nin gittiği yol, yol değil, Sayın Baykal’ın bunu dikkate alacağını umut ediyorum’ şeklinde oluyor. Turan Görüryılmaz, ilk günler kendisini hayrete düşüren vatandaşlarla karşılaştığını belirtiyor: “Ben Türk insanın gündemi bu kadar iyi takip ettiğini, olayları, süreci bu kadar iyi yorumlayabileceğini düşünmemiştim. Eleştirilerin de yorumların da kesinlikle altı boş değil. Gerçekten iletişim çağında yaşıyoruz. Herkesin her şeyden haberi var.” SEÇMENİN SON ZAMANLARDA CANI SIKILMIŞ! Ünlü Taksi İstanbul’un her yerini karış karış geziyor. Misafirler nereye gitmek isterse oraya sorgusuz sualsiz götürüyor. Dolayısıyla Seçmen Taksi en fazla yolcuyu iş giriş-çıkış saatlerinde alıyor. Sabah saat 7 gibi yollara koyulan taksinin başlangıç noktası otobüs durakları oluyor. İşe geç kalmış, otobüs beklemekten sıkılmış, meraklı vatandaşlara da böylece gün doğuyor. Yalnız bazı konuk adayları binmekle binmemek arasında kalıyor ve olumsuz cevap veriyorlar. Program Sorumlusu Feruzan Yurtseven, zaman zaman vatandaşların güvenlik gerekçesiyle araca binmek istemediklerini, özellikle hanımları araca binmeye ikna edemediklerini de söylüyor. Aracın elbette belli bir müşteri kitlesi yok. Çünkü amaç; her tabakadan vatandaşın düşüncesine, isteklerine yer vermek, yakınlaşan seçimin nabzını objektif olarak tutabilmek. Taksinin konuğu bir doktor, mühendis, işçi, öğretim görevlisi, devlet memuru ya da ev hanımı olabiliyor. Sunucuyla konuğun arasında samimi diyaloglar geçiyor, binen her yolcu şoförün abisi, ablası oluveriyor. Bu sıcak ortam da yolcunun rahatlayıp, düşündüğü gibi konuşmasına vesile oluyor. Anlaşılan o ki Seçmen Taksi’ye binen vatandaşların canları son zamanlarda hayli sıkılmış. Herkes ortak bir sorundan bahsediyor. Onlar cumhurbaşkanlığı seçiminin CHP tarafından bir kriz haline getirilmesinden oldukça rahatsız olmuş. Lakin olayların çözümü hazır: ‘Cumhurbaşkanını halk seçsin.’ Aday konusunda da tek bir isim var akıllarda: Abdullah Gül. Yani halk, Abdullah Gül’ü o makamda görmek istiyor, ne eşinin başörtülü olmasına ne de AK Partili olmasına takılıyor. Taksinin konukları Gül’ü ‘vatanperver’ biri olarak tanımlıyor. Günde 200 km. yol yapan Seçmen Taksi, günün ilk yolcusunu 07.05’te Çamlıca’daki bir otobüs durağından alıyor. Erhan Kaya, Sivaslı. 16 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Yılbaşı süsleri yapan bir fabrikada işçi. Genel anlamda hayatından memnun. Oy kullanmak istiyor. Yalnız biraz kafası karışık. CHP ve GP arasında gidip geliyor. ‘Sandığa gidene kadar düşüneceğim ama’ diyor. Sohbet koyulaştıkça anlaşılıyor ki Genç Parti Başkanı Cem Uzan’ın seçim vaatleri onu etkilemiş. ‘Bir de bunu deneyelim, belki vaatlerini yerine getirir’ diyor. Kaya’nın yaptığı tespitler de var: “Artık sağ-sol kalmadı. Parti başkanları değişmeli. Gençlere şans tanınmalı. 4 ya da 5 parti barajı aşar. MHP ile CHP koalisyon yapabilir. Ülkenin en önemli sorunu işsizlik.” İkinci yolcu elinde sıcacık poğaçalarıyla Alemdağ’dan araca biniyor. Hasan Erdoğan. Bir fabrikanın teknik bakımından sorumlu. Evli. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’dan söz ederken soy isim benzerliğinden yola çıkarak ‘Bizim emmoğlu’ diyor. Cumhurbaşkanlığı krizinin iş ortamını bile etkilediği kanaatinde. Çünkü vatandaş yaşananlardan sıkılıyor, bu da iş hayatına yansıyor. Erdoğan, en çok ana muhalefet partisi CHP’yi eleştiriyor: “Muhalefet doğru olana da, eğri olana da karşı çıktı. Ülkeyi krize sürükledi. Hiçbir zaman bir çözümle halkın karşısına gelmedi. 367 belasını da onlar sardı başımıza.” VAATLERİN NASIL GERÇEKLEŞECEĞİ ANLATILMALI Hasan Bey’e göre Meclis’e 2 ya da 3 parti girecek. AKP 367 milletvekilini belki bulamayabilir ama en güçlü parti olarak Meclis’te olacak. Tek partili iktidar olmalı. İstikrar devam etmeli. Muhalefet partileri de sorun değil, çözüm üretmeli. Mevcut hükümet sağlık alanında büyük reformlar yaptı, bunları devam ettirmeli. 20 yıllık bankacı Salih Avcı, Ümraniye’ye gitmek üzere Seçmen Taksi’ye biniyor. Kendi tabiriyle o ‘parayla yatıp parayla kalkanlardan…’ İstanbullu Avcı, Meclis’e sadece 3 partinin gireceğini, AK Parti’nin bu seçimlerden daha güçlü çıkacağını düşünüyor. Salih Bey’in beklentilerine gelince; OKS ve ÖSS gibi gençlerin hayatını uzun yıllar etkileyecek sınavlar kaldırılmalı, öğrenci toplam başarısına göre üniversiteye, Anadolu lisesine yerleştirilmeli. Sağlık reformlarının devamı gelmeli, aksaklıklar giderilmeli. Sınır ötesi operasyon kesinlikle yapılmamalı, temizlik önce içeriden başlamalı. Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan vatandaşların da hayat standartları yükseltilmeli. Barış Bey devlet memuru. İki çocuğu var. Ümraniye’de oturuyor. Ona göre devlet iyi çalışıyor. İlkokula yeni başlayan çocuğuna kitapları bedava veriliyor, sosyal güvencesi olan herkes rahatlıkla özel hastanelere gidebiliyor. Barış Bey’in tahmin ve önerilerine gelince… 25-30 arasında bağımsız milletvekili seçilecek. Meclis’e 2 ya da 3 parti girecek. Üçüncü parti MHP olacak. Bir de temennileri var: “Türkiye’deki atanmışlarla seçilmişler arasında süregelen sessiz kavga bitmeli. Tek partili iktidar olmalı. Herkes oyunu düşünerek kullanmalı. Uygulanan yasalar herkese aynı olmalı, kişiye ya da kuruma özel kararlar alınmamalı. Meclis seçemiyorsa cumhurbaşkanını halk seçmeli. Parti başkanları verdikleri vaatleri nasıl gerçekleştireceklerini de halka anlatmalı.” Gayrimenkul Danışmanı Nihat Koçak da Türkiye’nin son elli yıl içinde ilk kez ekonomik istikrarı yakaladığı kanaatinde. Dış yatırımcının Türkiye’deki ekonomik faaliyetleri de bunun ispatı. Beklentileri, refah seviyesinin yükselmesi, düşünce özgürlüğü, eğitim ve güvenlikte adaletin sağlanması. Ona göre Türkiye’nin AB’ye grip girmemesi çok önemli değil. Lakin bu vesileyle yapılan reformlara ihtiyaç çok. Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş bir Türkiye’yi varsın AB’ye almasınlar, kimin umurunda ki! Meğer Koçak, seçim sonuçlarıyla ilgili hayatında ilk kez bir arkadaşıyla takım elbisesine iddiaya girmiş. Nihat Bey AK Parti’nin 400 milletvekiliyle Meclis’e gireceğini, arkadaşı ise seçimleri CHP’nin kazanacağını düşünüyor. Koçak, içerdeki ve dışarıdaki düşmanları iyi tanımamız gerektiğini sıklıkla vurguluyor. Ayrıca 2001 yılında Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla altüst olan ekonomide işini kaybetmiş biri olarak da şu yorumu yapıyor: “Bundan sonra kitapçık değil, ansiklopedi fırlatılsa ekonomi zarar görmez.” Seçmen Taksi günün büyük bir bölümünü yollarda geçiriyor. Yalnız ekip bu koşuşturmadan rahatsız değil. Sunucu Görüryılmaz hâlâ hızla gelişen olayların etkisinde: “Kameraya uzak biri değildim. Bir gün bir programın sunuculuğunu üstleneceğimi hayal edebiliyordum. Fakat bunu şoför olarak yapacağım hiç aklıma gelmezdi.” Muhabirlikle program sunuculuğunu karşılaştırmasını istediğimizde önce duraksıyor, sonra ikisinin de kendi içinde zevkli ve zor tarafları olduğunu belirtiyor: “Şoför olmak, trafikle boğuşmak muhabirlikten daha zormuş. Eve gittiğimde artık kendimi daha yorgun hissediyorum. Yol stresi bambaşkaymış. Sürekli oturmaktan sırtım, belim ağrıyor, boynum tutuluyor.” Hazır laf işin zorluğundan açılmışken Program Sorumlusu Yurtseven de sohbete katılıyor: “İnsanlarla birebir uğraşmak zor. Bazıları sizi görmezlikten geliyor, size inanmadığını söylüyor, kimlik istiyor. Vatandaş da haklı belki ama bazen insanın ağarına gidiyor. Hele de çok yorgunsanız…” Durmadan kilometre yapan taksinin anıları da yok değil. Programın ilk günlerinde ufak bir kaza geçirmişler mesela. Seçmen Taksi’ye vuran araç Feruzan Bey’in de içinde bulunduğu S Haber Ulaştırma Birimi’nde çalışan Şoför Yılmaz’dan başkası değil. Sunucu Turan bizi kaza anına götürüyor: “Birinci köprüden geçmek üzereydik. Önümde araç vardı. Ben de yavaş yavaş gidiyordum. Ama firen yapmamla arkadaki seçmenin yanıma gelmesi bir oldu. Arkamızı döndük kim çarptı diye. Misafir, ‘Neyse ki çarpanlar sizdenmiş’ diyerek güldü ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti.” Aynı zamanda haftanın her günü yayınlanan Ayaklı Mikrofon Programı’nın da sorumlusu Feruzan Yurseven ise unutamadıkları ‘o gece’den bahsediyor: “İlk çekimleri yapar yapmaz birinci bölümü sabah 5’e kadar montajladık. Öğle saatlerinde de yayınlanacaktı. Seçmen Taksi başlamıştı ama programın bir fragmanı yoktu mesela. Seçmen Taksi ekibi sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin nabzını tutmaya niyetli. 1 Temmuz günü İzmir, oradan da Ankara’ya geçmeyi planlıyorlar. Eğer karşınıza ansızın bir araç çıkıp sizinle yolculuk etmek isterse panik yapmayın, hatta bu fırsatı kaçırmayın. Bizden söylemesi… AKSİYON
<< Önceki Haber Seçmen Taksi’de seçim muhabbeti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER