Basında Fenerbahçe yorumları

Fenerbahçe Avrupa Ligi'ndeki rakibi Sheriff'i tek golle deplasmanda geçerken, spor yazarları oynanan oyundan ziyade skora bakılmasının gerektiğinin altını çizdi.

Basında Fenerbahçe yorumları

Gürcan Bilgiç (Sabah): Hepimiz Susarız, Tabela Konuşur! Tiraspol, kendini Moldova sınırlarından ayırıp, "özerk" ilan etmiş. Sınırları geçip, şehre (yoksa ülkeye mi demeliyiz) giriyorsunuz. Para birimi de farklı, yönetimi de. Son milli maçta, Moldova Cumhurbaşkanı'nın resmini, sınır kapısına "aranıyor" diye yazarak yapıştıracak kadar da dik başlılar. Adam geçememiş içeriye... Böylesine ayrı-gayrı raconlar kesilirken, Sheriff takımı Moldova Ligi ile Avrupa Ligi'nde boy gösteriyor. Paraya kıyıp mükemmel tesisler ve stat yapmışlar. Fakir devlet / zengin halk örneklemesiyle açıklayabiliriz durumu. Kişinev'de ise insanlar suya yapılan 1 leylik (15 kuruş) zam için üç gündür belediyenin önünde gösteri yapıyorlar. Burada yapılanları görseler, bir milyonluk şehir nüfusu her gün uygun adım yürürdü herhalde. Sheriff'in Bükreş'ten puanla dönmesine, dünkü futbollarını görünce şaşırmadık. Fenerbahçe de disiplin içindeydi. Arkayı sağlam tutarak, savunmada üst düzey konsantrasyonu sağladılar. Daum, Güiza yerine Semih'i tercih etmenin nimetlerinden faydalanırken, Roberto Carlos dışında, atak ve tempo zorlayanın olmaması da ilginçti. Rakip forveti Önder Turacı ve Christian Baroni de dahil olmak üzere bir ara dört kişi beklemeye başladılar. Fenerbahçe için kazanmanın yeterli olduğu, futbol keyfinin sadece Roberto Carlos'un estetik driplinglerinde yaşandığı bir maç oldu. Yani; öncekilerden farksız, zevksiz, isteksiz ve kazanılan bir maç Selçuk Yula (Takvim): 10 Dakika Yetti Sheriff maçı Twente mağlubiyetinden sonra kesinlikle kazanılması gereken bir maçtı. Sakatlıkları süren Gökhan Gönül, Santos ve Güiza kadroya alınmadılar. Mehmet Topuz ile Vederson da kulübeye çekilince Fenerbahçe sahaya 5 değişik futbolcuyla çıkmış oldu. Yani Daum bir anlamda rotasyon yaptı. Sheriff takımı kendi gücünü iyi bildiğinden ilk iş olarak rakibinin oyununu bozmayı planladı. Bu da gayet doğal. Zaten böyle yapacakları da belliydi. O yüzden önlemleri önceden almak gerekirdi. Alınacak önlem de belli. Çok açık, orta sahayı ve özellikle savunmanın göbeğini kalabalık tutacak. İkinci devreye çok hızlı başladık. Daha oyunun başında Kazım'ın kaçırdığı yüzde yüzlük bir pozisyondan sonra Semih "Hep sen mi bana attıracaksın bir de ben sana attırayım" dercesine yaptığı asistle Alex'e golü attıran adam oldu. Golden sonra rahatlamamız gerekirken oyunun hakimiyetini anlamsızca Sheriff'e verdik. Çok etkili geldiler. Daum, Deivid ve Mehmet Topuz'u aynı anda oyuna sokarak kanatları çalıştırmak istedi. Ama yine de son dakikalarda rakibin gelişlerine engel olamadı. Kazandık, çok değerli 3 puanı aldık önemli olan buydu. Ama önümüzdeki Bükreş ve Twente maçlarında daha etkili bir oyun bekliyorum. Kemal Belgin (Türkiye): Vallahi pes! Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum ben bu yazıyı sevgili Baha‘ya yazdırırken, büyük ihtimalle diyordu ki, "Ne var yani? Avrupa Kupası'nda bir maç kazandık. Hem de deplasmanda." Tabela öyle diyor da Daum‘a ben de şu soruyu sormadan edemiyorum; "100 milyon euro maliyetli takımının karşısında Emre veya Mehmet Topuz'un ayakkabılarının maliyetinde bile olmayan, futbolu ofsayt rekoru kırarak hiç bilmediğini kanıtlayan, sadece koşup zıplayan ve de futbol dünyasında ismi belki de en son beş ülkenin takımlarından biri olan Sheriff'in ismi mi maçı zora soktu?" Kazım‘la Uğur‘un bırakın takıma katkılarını, oyuna etkilerini adeta yürüyüşlerini 70. dakikaya kadar seyreden bir teknik direktör tabii ki, "Ne var yani, kazandık" gibi artık futbolun sosyoekonomik hatta sportif olgusuna kafayı hâlâ yatırayamayışıdır. Moldova takımı böylesi bir turnuvada kalifiye olmak için yüz fırın ekmek yeme ihtiyacı sergilerken, maliyeti dediğim gibi 100 milyon euronun üzerinde olan dünya ve Avrupa üçüncüsü bir ülkenin takımı böyle mi futbol oynamalıdır? Can simitleri sayısız değildir. Bir gün sayıları tükenecektir. O zaman oynamayı çoktan hak eden Mehmet Topuz, Vederson hatta bu koşullarda artık oynaması beklenen Özer Hurmacı hesap soracaklardır. Sonuçta Fenerbahçe grubunda 3 puanla tanışmıştır. Dünkü futbol fotoğrafında keyifli olan varsa benden de bir bravo. Şansal Büyüka (Akşam): Hatice'yi Bırak Neticeye Bak Fenerbahçe altıda altı yapmasına rağmen ıslıklanmıştı ya... O maçtan sonra Daum'un söyledikleri aklımda... 'Hayatında altıda altı gören mi var?' Yani Hatice'yi bırakın, neticeye bakın. Daum'a helal (!) olsun... Sözünün eri adam... Moldova'da Hatice yoktu ama netice süper... Bir gol, üç puan... Yönetim de 'İyi oynayana puan mı var' dediğine göre... Fenerbahçe uyum içinde hedefe yürüyor... Bakmayın Aykut Kocaman'ın ara sıra oyunbozanlık yapıp futbolu eleştirmesine... İyi oynayıp ellerin boş kalacağına, kötü oynayıp torbayı doldurmak daha iyidir... Üstelik bu anlayış tıkır tıkır yürüdüğüne göre sorun yok demektir... İlk yarıda Emre'nin akıllarda kalan müthiş şutu, Kazım'ın kaçırdığı, Semih'in 'iptali' ile tartışma yaratan golü... İlerleyen maçlarda, ilerleyen turlarda böyle rakipler olur mu? Biliyoruz ki o da olamaz... Ama biz Fenerbahçe'den Avrupa Ligi'nde finale giden maçlar, finale giden turlar bekliyoruz... Demek ki, ya Fenerbahçe'nin etkili (!) futbolunu göremiyoruz... Ya da çok safız...
<< Önceki Haber Basında Fenerbahçe yorumları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER