Müthiş derbi için kim ne yazdı?

Galatasaray'ın galibiyeti ile sonuçlanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisini birçok yazar köşesine taşıdı.Peki derbi için hangi yazar ne yazdı?

Müthiş derbi için kim ne yazdı?

İşte derbi sonrası yorumlar: ZEKİ ÇOL / ZAMAN Derbinin kağıt üzerinde kazanmaya biraz daha yakın duran tarafı olan F.Bahçe, saha üzerindeki uygulamada rakibinin tam aksini yaptığı için kaybetti. Bana göre ilk yanlış, Zico'nun başlangıç kadrosu seçimindeydi. G.Saray, tıpkı Kadıköy'deki kupa maçında olduğu gibi, belli savunmasını önde kuracak, rakip alanda baskı uygulayacak, öncelikle Alex ile Aurelio arasındaki pas bağlantısını koparacak, sonra da Deivid'e top kullandırmayacaktı. O zaman F.Bahçe'nin oyunda bir alternatif oluşturması gerekiyordu. O alternatif de oyunu dar bir bölgede ve tek yanlı oynayan Maldonado değil, savunma yapmasının yanı sıra hücuma etkili çıkabilen Selçuk olmalıydı. Oyunu çift yönlü oynayan, hem savunma hem de hücuma katkı yapabilen Selçuk, özellikle orta alana Maldonado ile kıyaslanmayacak bir dinamizmi katacaktı. Zico bunu yapmadı, tercihini Maldonado'dan yana kullandı. F.Bahçe'nin hücumda en etkili kanadı sağ tarafıydı. Gökhan-Deivid ikilisi uyumu ve verimiyle çoğu zaman takımı dahi taşımaktaydı. Solda ise Vederson-Uğur ikilisi arasında benzer bir uyum vardı. Kazım oynatıldığında sağ taraf etkisini kaybediyor, üstelik deneyimsiz Kazım, çoğu zaman oyunda dalıp gidiyor, savunmaya yeterli desteği vermiyordu. Zico, Vederson'u kenarda tuttu, Deivid'i sola attı, tercihini Kazım'dan yana yaptı. Bu iki tercih, F.Bahçe'nin orta alanı nasıl kullanacağının belirlenmesi açısından önem taşımaktaydı. Zira G.Saray, savunmasını öne çıkarma, rakibe kendi alanında basma dışında, yine Kadıköy'deki gibi Ümit'i Nonda'nın arkasında oynatacak, top rakibe geçtiği an orta alana kaydıracak ve bu bölgeyi kalabalıklaştıracaktı. Nitekim bunların hepsi oldu. Kalli'nin Kadıköy'de verdiği taktik dersten hiç hisse çıkarmayan F.Bahçe, bu defa da G.Saray teknik komitesinin benzer tuzağına düştü. Aurelio'yu dönüşümlü olarak Ayhan ile Ümit, Alex'i Mehmet Topal, Deivid'i Barış kilitledi. Etkili silahları susturulan F.Bahçe, ne rakibin baskısını kırabildi ne de top kullanabildi. Üstüne bir de Volkan-Edu anlaşmazlığı sonucu buram buram hata kokan bir gol yedi ve bu çok önemli maçı, hiçbir şey oynamadan kaybetti. Galatasaray yalnızca savunma önlemlerini iyi almakla kalmamıştı. Çok üstün oynadığı orta alanda kazanılan topları da öne ve kenarlara başarıyla servis etti. Geride dinamik, dikkatli ve hareketli savunmasıyla zaten cılız gelen F.Bahçe ataklarına geçit vermedi. Maçın genelinde çok başarılı bir taktik mücadeleyi sergiledi. Aklını ve yüreğini birleştirip bitime iki hafta kala şampiyonluğun en önde gelen favorisini devirdi. GÜRCAN BİLGİÇ: SAKINCASIZ FATURA (SABAH) Koca bir sezonun raconunun kesileceği 90 dakikada, oynamadan kazanacaklarını sananların, gerçek dünya ile tekrar tanışmasını izledik aslında. Şampiyonlar Ligi'ndeki tecrübenin bu maça yansımasını, beklenen Galatasaray presi karşısında pas üçgenleri ile oyunun kontrol edilmesini bekledik. Ayrıca rakibin sahasında karşılanarak sahadaki ateşin daha yanmadan söndürülmesi de gerekiyordu. Bir başka nokta Maldonado'nun Lincoln'e karşı tercih edilmesiydi. Şilili'nin hamle zamanlaması ile rakibi faulsüz karşılama ihtimali, seçilme nedeniydi. Ama Lincoln yoktu, Selçuk yine kulübedeydi. Galatasaray ligin son iki maçına, cebine bir beraberlik opsiyonunu da koyarak giriyor. Uzun seneler sonra "kurt" olmayı başardı, kendi işini "kendi" gördü. Şampiyonun adını koyma fırsatını yakaladı. LEVENT TÜZEMEN: G.SARAY HAK ETTİ (SABAH) Lincoln'ün yokluğunda Galatasaray, Fenerbahçe'ye karşı iki forvetle dikildi. İlk 45 dakikada Galatasaray'ın "Avrupalı ruhu" sahadaydı. Zihinsel olarak derbiye yeterince hazırlanmayan Fenerbahçe'nin tek ciddi pozisyonu olmadı. Çünkü Galatasaraylı oyuncular sahanın her yerinde pres yaptı, rakibe top kullanacak boş alan bırakmadı. 4'te 4 yapan Cevat hocanın bu başarısını alkışlamak gerekir. Galatasaray derbide takım disiplininden taviz vermedi. Savunmada Servet-Emre ikilisi yürekleriyle oynadı. Balta ile Topal kritik pozisyonlarda çok iyi kademeye girdi. Sonuçta "Hocası yok" denilen Galatasaray yüreğini koyarak oynadığı derbiyi hak ederek kazandı. Galatasaray için; deplasmandaki Sivas maçını oynamadan "Şampiyon oldu" demek hata olur. En büyük tehlike rehavettir. ERCAN GÜVEN / MİLLİYET Evet... Her kim ki, Fenerbahçe kötü oynadı diyorsa, inanmayın... Oynatmayan Galatasaray’dı. “Oynatmayarak oynamak”... Futbolun en kısa tarifi bu olmalıydı ve en azından bir devre uyguladı ev sahibi. Galibiyet de o sırada. Sadece kendi yarı alanında mükemmele yakın alan savunması yapmıyordu Galatasaray. Top rakipteyken bu savunmayı orta sahaya, hatta rakip sahaya taşıyordu. Resmen çıkamıyordu konuk takım. Çıksa hatalı pasla topu kaybediyordu. Orta saha kalabalığı Galatasaray’a yaramıştı, mimarları her topa basan Ayhan, Sabri ve Arda’ydı. O kadar ki, Fenerbahçeli bir futbolcu topla 10 metre ilerleyemiyordu. Bu Galatasaray üstünlüğü 60’lı dakikalarda Fenerbahçe Semih’le forvetleri çiftleyinceye kadar sürdü. Üstüne, Hakan Şükür’ün VIP kontenjanından oyuna girmesi ve takımın uç noktadaki eli ayağı Nonda’nın çıkarılması, Galatasaray lehine bozulmuş dengeyi biraz olsun düzeltti. İlk 45 dakikada top ve Fenerbahçeli sadece iki kez buluşabildi Galatasaray ceza alanında. Son 20 dakikada ise haddinden fazla... Lakin bu sefer Galatasaray savunmasının hamle üstünlüğü bozuyordu Fenerbahçe planlarını. Servet ve Hakan baltalıyordu resmen. Asla yanıtı verilemeyecek sorulardan bir tanesi de Maldonado yerine Selçuk olsa, tatlı sert tavrı ile özellikle ilk yarıdaki Galatasaray fırtınasını biraz olsun azaltabilir miydi acaba? “Hocası yok” denilen Galatasaray’a zekice oyunu kim dikte etmişti?.. Falan... Gole gelince... Doğrusu Galatasaray’ın çabaları ve emekleri ile örtüşmeyen bir kolaylıktaydı. Bence gol yiyeceğini ilk sezen Fenerbahçeli Volkan’dı... Kasık ağrısı bilinçaltının yarattığı bahane miydi yoksa? Sorular bir yana Bayram Galatasaray’ındı. Büyük işti bu galibiyet. Bu şartlarda büyük iş. BÜLENT TULUN: ŞAMPİYON GİBİ (FOTOMAÇ) Maçtan bir gün evvel Lincoln'ün sakatlanması aslında kimseyi şaşırtmamıştı. Çünkü kendisine ihtiyaç olan hiçbir maçta arkadaş sahneye çıkamamıştı. Ama diğer taraftan Lincoln'ün olmayışı G.Saray için büyük bir avantaj haline dönüştü. Etkisiz bir Lincoln ve tek santrfor yerine yerine Galatasaray etkili iki santrforla çıktı. 90 dakika boyunca sahada istekli bir Galatasaray vardı. İlk yarı skorunun 1-0 yerine 3-0 olması gerekirdi. Artık G.Saray'ın bir beraberlik lüksü de var. Bundan sonra bir sürpriz olacağını sanmıyorum. Bu kriz döneminde takımının başında dimdik duran Cevat, Nezih ve Burak hocaya büyük birer ödül vermek lazım. NECATİ BİLGİÇ: VOLKAN'IN GOLÜ! (FOTOMAÇ) Şampiyonluk düğümünü çözecek derbide her şey bekleniyordu ama Milli Takım'ın ve F.Bahçe'nin büyük (!) kalecisi Volkan'ın üç yıl önceki Schalke maçını hatırlatan hatasıyla galibiyeti ikram etmesi beklenmiyordu. Buna rağmen istatistikler her bakımdan sarı-lacivertlilerin G.Saray'dan üstün olduğunu ortaya koydu ama eksik olan goldü. Bunda da Kezman'la Alex'in kale ağzında çok önemli üç fırsatı ezmelerinin rolü büyüktü. Fırat Aydınus iyi bir maç yönetti ancak devamlı faul yapan Barış'a, Yasin'e dirsek atan Hakan'a ve Gökhan'ı biçen Sabri'ye sarı kartını göstermedi. En büyük hatasıysa ikinci yarıda çok değişiklik ve sakatlık olmasına rağmen maçı sadece üç dakika uzatmasıydı. Önemli atasözünü hatırlayalım: "Erken öten horozun, başını keserler!" ZAFER ERTEM: HAYAT ONDA! (FOTOMAÇ) Her iki takım için de olmak ya da olmamak maçıydı. Zorlu derbinin favorisi F.Bahçe, saha avantajı G.Saray'ındı. F.Bahçe çok alternatifli kadro ile zor derbiye çıkarken, G.Saray'da Lincoln'ün bir gece önce sakatlanıp takımını yanlız bırakması alternatifsiz kadroya mahkum olan G.Saray'ı daha da çaresiz bıraktı. İşin ilginci maça konuk olarak gelen ve teknik direktör olduğu dönemlerde Nonda'yı kulübeye hapsederek futbolu unutmasına neden olan Kalli'nin Nonda'nın golü sonrasında ayağa kalkıp sevinmesiydi. İkinci yarının ilk çeyreğinde F.Bahçe iyi yüklendi G.Saray kalesine. Daha iyi ayağa pas yapınca G.Saray bir süre F.Bahçe'yi izlemeyi tercih etti. Bu arada Cevat Güler'in ilk değişikliğini Nonda'yı çıkarıp Hakan Şükür'ü oyuna alarak yapmasının hangi mantığa uyduğunu merak ediyorum. Dünya derbisini favori kaybetti. G.Saray, hakem Aydınus'a rağmen kazandı. Sahanın yıldızı Sabri'ydi. G.Saray hırslıydı, istekliydi. İstediği için koltuğu kaptı, inanıyorum ki istediği için de şampiyon olacak. RIDVAN DİLMEN / MİLLİYET Rotasyon motasyon diyerek, Zico’nun “suçlu benim”, “ben hata yaptım”, “her gün bir şey daha öğreneceğim” demeçleri birbirini takip ederek bu maça kadar geldi Fenerbahçe. Ama unutulan birşey vardı. Ali Sami Yen’e puan puana çıkmak o kadar da kolay değildi. Ligin bitimine 5-6 hafta kala Galatasaray yönetimi doğru bir seçim yapmış, Teknik Direktör Feldkamp’ı göndererek doğru oynamaya başlamıştı. Bir hafta önce de Belediye önünde tek forvet, arkasında Lincoln ile oynamış, Lincoln sakatlanınca teknik heyet sistemde fazla oynama yapmadan çift forvetle sahaya çıkmıştı. Tipik 4-4-2 düzeni. Yani Sevilla gibi. Ama Sevilla karşısındaki o arzulu Fenerbahçe sahada yoktu. Galatasaray arzu ve iştah olarak üst seviyeye çıkarken, rakibine göre daha iyi oynadı, maçı fazlasıyla hak etti. MEHMET DEMİRKOL / MİLLİYET Galatasaray, kupa maçlarında ezberlediği oyunla sahadaydı. Bu oyuna kağıt üzerinde 4-4-2 denebilir. Ama Ümit’in kanatlara kaçışıyla, Arda’nın öne çıkışıyla 4-3-3/4-5-1 varyasyonuna yakın bir oyunla Fenerbahçe’ye önde bastılar. Zico’nun da oyuncu ve diziliş tercihlerinin etkisiyle, rakibi durdurup istedikleri gibi oynadılar. Zico 4-3-2-1 (noel ağacı) dizilişini artık resmileştirmiş görünüyor. Kezman’ın arkasında Deivid ve Alex duruyor. Onları Kazım, Maldonado ve Marco üçlüsü tamamlıyor. Ancak bu oyun önde basan rakiplere karşı kopuyor, çok zayıf kalıyor. Kezman, Alex ve Devid. Kazım ve Marco hücuma yakın duruyor ve takımdan uzaklaşıyor. Hücum üçlüsü savunma sıkıştığında atılan uzun topları da alamıyor. Böylece tamamen oyun dışı kaldılar. Sonuçta, Fenerbahçe beşli bir savunma ve beşli bir hücum takımı oluyor. Galatasaray’da ise 10 kişilik bir takım var. Biliyoruz ki sadece alan savunmasını değil, alan oyununu iyi oynayan oyuncu kalitesi ne olursa olsun öndedir. Öyle de oldu zaten. Buna Lugano ve Volkan’ın sakat sakat oynayışını ekleyin. Zaten dengesiz olan Fenerbahçe bu sakatlıklarla dörde bir üstün bir pozisyonda Nonda’dan gol yedi. Zihnen ve takım olarak alan oyunundan koparsanız işiniz zordur. Galatasaray, Fenerbahçe’nin bu sıkıntısını 3 maçtır çok iyi kullanıyor. Tabii iyi takımlar rakiplerinden ve oyunlarından etkilenmezler. Galatasaray bunu yapamadı. İkinci yarıda anlamsızca geri çekildiler ve onlar da Fenerbahçe’ye uyup koptular birbirlerinden. Basit bir kontra oyununa yattılar. Bu Fenerbahçe’yi bildik anlamda hareketlendirmedi belki. Ama ara sıra da olsa daha kalabalık gelebildiler rakip kaleye. Song-Ümit değişikliğinden sonraysa çok daha sık. Halbuki rakibi tamamen sahadan silmişti ev sahibi. Teknik direktörsüzlüğün sıkıntısını çekerek bir zafer kazandılar. Fenerbahçe ise teknik adam performansının çok kötü oluşuna hiçbir oyuncunun isyan etmeyişiyle kaybetti. Galatasaray bir teknik deha arasa da kazandı. Fenerbahçe, bir Tuncay’ı olmayışından kaybetti. MUSTAFA DENİZLİ / MİLLİYET Galatasaray derbiyi kazanmak için her şeyi yaptı. Bu maçlarda kulübeler çok önemlidir demiştik. Galatasaray kazandı, ancak bana göre Fenerbahçe’den kötü değişiklikler yaptı sarı-kırmızılı kulübe. Birincisi Hakan Şükür girmeden önce oyundan ilk düşünlerden birisi Arda’ydı. Burası Volkan’la takviye edilebilirdi, ama bu tercih edilmedi. Nonda hem fizik hem moral olarak sahada var olan bir futbolcuydu. Bu değişiklik niye yapıldı anlamak mümkün değil. Galatasaray’a galibiyeti getirenlerin başında Emre, Ümit Karan, Servet, Barış, Ayhan ve Mehmet Topal vardı. Hakan Balta da onlara ayak uydurdu. Kısacası Galatasaray’da kötü oynayan yoktu. Fenerbahçe’de kim iyiydi diye soracak olursak, hakikaten bir iki tane mücadele eden ve bunun yanında kötü gözüken Kezman, biraz Edu ve biraz Gökhan’dan başka kimse oyunda etkili değildi. Orta saha yok gibiydi. Peki niye yoktu? Maldonado ve Alex yok. Bunlar yok olunca, Aurelio da yok. Zaten olağanüstü büyük bir hata maçın sonucunu belirledi. Bu gol belki sadece sonucu değil, şampiyonu da belirledi. İlk yarıda 2-3 tane dikkat çeken pozisyon oldu. Rakip takım antrenörleri artık iyi düşünsünler. Oyuncularına, “Galatasaray ataklarında topu kornere vurun. Çünkü kornerleri kullanamıyorlar. Hiç olmazsa dönen toplarla gol pozisyonu yakalayabiliriz” demeliler. İnanılmaz bir şey bu. Galatasaray kornerlerde bir amatör takımın bile yapmayacağı, garip bir saha dizilişi uyguluyor. Bütün takım ceza sahası içinde, iki kişi dışarıda. Çabuk çıkan bir takım mutlaka gol yapar. Ama Fenerbahçe bunu yapamadı. Çünkü Fenerbahçe’de iş yapacak oyuncuların sahadaki varlıkları ile yoklukları belli değildi. Şimdi gözüken o ki Galatasaray, Sivas’tan çıkaracağı bir beraberlikle İstanbul’a şampiyon gibi dönebilir. ÖMER ÇAVUŞOĞLU / BUGÜN İlk yarı başladı F.Bahçe inanılmayacak tutuk bir oyunla mücadeleyi bırakmış gibiydi. G.Saray'da hücum zenginliği vardı. F.Bahçe ilk 25 dakikada neredeyse G.Saray yarı sahasına oyunu taşıyamadı. Belli ki F.Bahçe beraberliğe razıydı. Doğrusu da belki bu ama mağlubiyet şampiyonluğun yüzde yüz kaybı demekti. Zico'nun kadro tercihi kanımca çok doğru değildi. Kazım'la Gökhan'ın, Deivid'le Uğur'un uyum içinde olduklarını düşünmüyorum. Nitekim ne Deivid ne Gökhan ne de Kazım ile Uğur arzulanan oyunlarını ortaya koyamadılar. Volkan'ın sakatlanması sonrası Zico onu değiştirmesi gerekirdi. Volkan inanılmayacak bir hatayla F.Bahçe'ye golü yedirdi. Topa Edu müdahale ediyor, Nonda'nın bastığı yok ama her nedense Volkan topu Edu'nun kapasından çelip Nonda'nın önüne atıyor. Bu şekildeki hata stresi böylesine yüksek bir maçta çok önemli. Zaten Volkan'ın sıkıntı yaşadığı, Ümit Karan'ın attığı direkten dönen topa hareket etmemesinden belliydi. Bu maça Maldonado'nun yerine de Selçuk'la başlaması gerekiyordu. İkinci yarıda Kazım'ı oyuna alıp yerine Semihi koydu. Bu G.Saray üstündeki baskıyı artırdı ama gol getirebilir miydi? Ya da G.Saray sürpriz bir golle galibiyeti garantileyebilir miydi?Dün gece özellikle ilk yarıda F.Bahçe'nin en iyi oyuncusu Kezman'dı. Anlayamadığım hususlardan bir tanesi ilk yarının ortalarında Lugano'yu çıkarmasıydı Zico'nun. Oyuncu değiştirme hakkını hem de ilk yarıda bu kadar lüzumsuz kullanmamalıydı. Maçın neticesinden fazla ortaya konan oyun önemliydi. F.Bahçe'nin bu denli tutuk oynamasının açıklanabilir hiç bir nedeni yoktu. Takım tam kadro hazırdı ve üst seviyede futbol oynamaya alışmıştı. Bir beraberlik F.Bahçe'yi şampiyonluğa taşımaya yeterdi. Ama hayaller dibe vurdu. ERMAN TOROĞLU/ HÜRRİYET İLK 45 dakikanın tamamında Galatasaray, sahanın her yerinde baskı uyguladı. Topa en yakın olan futbolcu, ne pahasına olursa olsun presi yaptı, bütün arkadaşları da ona yardım etti. Fenerbahçe, üst üste ısrarla bu kadar inatçı bir pres beklemiyordu. Zaten sarı lacivertliler bu tarz presi hiç sevmezler. Ve hep beklediler, ne zaman Galatasaray, Fenerbahçe hücumlarını kendi yarı alanında karşılayacak diye. Ama 45 dakika boyunca sarı kırmızılılar hep rakip yarı alanda ilk baskıyı yaptılar. Fenerbahçe, ancak iki kere hızlı hücum şansı buldu. Özellikle ilkinde, Ümit Karan, Fenerbahçe’yi iyi tanıdığı için atabilecekleri bir golün kokusunu aldı ve kendi kale sahasına kadar rakibi kovalayarak topu kornere attı. Bu şunu gösteriyor; Ümit Karan’ı bir rakip ceza alanında bir de kendi ceza alanında görüyorsunuz. Ve bu oyun isteği, hırsı koca 45 dakika boyunca bütün sarı kırmızılılarda vardı. Nonda, Edu-Lugano ikilisini bozdu. Çünkü, bu oyuncu çok ters yerlere gidiyor ve bu ikilinin istemediği işleri yapıyor. Nitekim buna benzer bir pozisyonda Edu panikleyip, kendi kalecisi Volkan da kendisine faulü yapınca Galatasaray’ın golü geldi. Zico’nun Lugano’yu alması acaba atılma riski miydi? Yoksa vazifesini yapmaması veya sakatlığı mı? Ama Lugano’nun hareketlerine bakarsanız, sakatlığı oynamasına engel değildi. Devre arasında bütün soru, Galatasaray’ın bu presini 90 dakika boyunca sürdürebilmesiydi. İkinci yarı başladığında, ilk yarıdaki pres yoktu ama Fenerbahçe’de de hareket yoktu. Fenerbahçe belki de bu sezonun en kötü futbolunu oynadı. Fenerbahçe’de el freni Maldonado sahnedeydi. O, olmayınca Marco da sahnede olmuyor. Ama dönüyorsunuz Galatasaraylı teknik adamlar da Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ sürüyor. Nasıl mı? Nonda’yı oyundan alarak. Bu Nonda’yı 90 dakika oyunda tutsalardı daha önce 2-0, 3-0’lık skoru yakalayıp rahatlarlardı. CAN BARTU / HÜRRİYET Fenerbahçe buraya puan farkıyla gelmeliydi. O vakit daha rahat oynardı. Peki ne oldu? Puan puana geldiler. G.Saray doğal olarak ayağına kadar gelen fırsatı tepmedi. Çok fazla gol pozisyonu üretemeseler de ikili mücadeleleri kazandı sarı kırmızılı takım. F.Bahçe’nin yediği gol bir facia. Kaleci Volkan’ın böylesine önemli bir maçta bu tür bir hata yapmamalıydı. Kezman bildiğimiz Kezman. Aurelio varla yok arası. Deivid de öyle. Alex sahada hiç yok. Uğur Boral, Kezman’la beraber devamlı topu kaybeden pozisyonda. Semih girdikten sonra F.Bahçe biraz ileriye gider gibi oldu. Ancak, Alex’in sağ ayağına gelen top dışında pozisyonu yoktu F.Bahçe’nin. Ümit Karan devamlı hakeme itiraz etti, Barış hep faullü oynadı ama sürekli gözden kaçtı. G.Saray daha çok mücadele etti, daha çok koştu, daha fazla istedi ve kazandı. Maçtan önce korktuğum başıma geldi. F.Bahçe yavaş oynadı, presi yiyince çıkamadı. Avrupa maçlarındaki gibi ikili mücadeleye girip süratli oynamalarını beklerdim ama olmadı. Dörtte birini bile yapmadı. Galatasaray bu maçta hile mi yaptı? Hayır. Bileğinin hakkıyla kazandı. Fener’in bu durumlara düşmemesi lazımdı. Fener’in Ali Sami Yen Stadı’na puan farkıyla gelmesi lazımdı. Ukalalığından bu duruma düştü. Şimdi ayıkla pirincin taşını. G.Saray’ı tebrik etmek lazım. Doksan dakika boyunca bir rakibe üç kişi baskı yaptı, hep koştular. Demekki bu galibiyeti ve şampiyonluğu onlar daha çok istiyormuş. AHMET ÇAKIR / ZAMAN İlk 45 dakika bittiğinde, Fenerbahçe'yi izleyen yorumcu arkadaşlar Sarı Lacivertli takımı bu sezon hiçbir karşılaşmada bu kadar etkisiz görmediklerini söylüyorlardı. Gerçekten de Galatasaray sezonun kaderini belirleyecek maçı kazanmayı rakibinden çok daha fazla istediğini bütün belirtileriyle ortaya koymuştu. Sadece sonuç alma yönünde yeterince becerikli sayılmazdı. Tabii Ümit Karan'ın direkten dönen vuruşunda da talihsizdi. Gerçi ortada hiçbir şey yokken bulunan hazine değerindeki golden sonra talihsizlikten sözetmek de pek doğru olmazdı. Volkan'ın rahatça alabileceği topa Edu da çıkınca Nonda futbol hayatının belki de en önemli golünde topu kafasıyla ağlara itme zahmetine katlandı. Açıkçası böyle bir maçta nefis bir organizasyon ya da kurşun gibi bir şutla yenecek golden çok daha yıkıcıydı böylesi... Ardından Edu'nun yerini Yasin'e bırakmak zorunda kalması F.Bahçe için iyi bir gece olmayacağını gösterir gibiydi... Galatasaray her yönden daha iyi hazırlanmıştı maça. Sadece saha içinde değil tribünde de güçlüydü Cim Bom. Eski başkanlar ve teknik direktörlerin tribünde yer alışı, başka takımlarda kiralık oyuncuların bile gelip şampiyonluk heyecanını paylaşmaları hiç de yabana atılacak işler değildi. Fenerbahçe ikinci yarının başında biraz silkinir gibi oldu ama Sarı Kırmızılı takım buna pabuç bırakmayacağını hemen gösterdi. Peşinden Kazım'ın çıkarılıp Semih'in alınması beklenen bir gelişmeydi. Cevat Güler'in buna Nonda-Hakan Şükür değişikliğiyle karşılık verişi 'uyumuyorum ama yaptığına da aldırmıyorum' demeye benziyordu. Ancak Hakan'ın iyi başlamayışı biraz sıkıntı oldu. Bunun üzerine Ümit Karan'ı çıkarıp Song'u oyuna alışı, Sabri'yi de öne çıkarışı usta işi bir düzenlemeydi. Son dakikalarda Cim Bom'un büzülüp Fener'in saldırması normaldi ama sonuçta hakeden kazanacaktı. Sarı Kırmızılı takım futbol kalitesiyle olmasa da tek kelimeyle olağanüstü mücadelesiyle bu zorlu maçı kazanmayı bildi ve şampiyonluğa doğru dev bir adım attı. Bu kez önce şu şu oyuncular filan değil, 14 Sarı Kırmızılı futbolcu da görülmeye değer bir mücadele sergiledi. Sarı Kırmızılı takım aslan unvanına yakışır bir geceyi taraftarına yaşattı. Lincoln'ün yokluğu gibi önemli bir sorun bile kimsenin aklına gelmedi. Özellikle Ümit Karan "Ayağım kırılsa da oynarım" sözünün hakkını verdi. Bu arada, "Evsahibi yüzde 75 kazanır" bir kez daha doğrulandı. Bundan sonra artık Fenerbahçe için hayat zor olacak... ZİYA ŞENGÜL / STAR GAZETESİ Galatasaray özellikle ilk yarıda Fenerbahçe’yi kendi yarı alanına kilitleyen, maçı kazanma adına daha istekli görünen taraf olurken, Fener bir türlü oyun kurgusunu sahaya yansıtamayan bir görüntü içindeydi. 26’da Ümit Karan’ın direkten dönen topu, oyunun kırılma noktası olabilirdi. Fener sanki kazanmayı değil, maçı berabere bitirirse şampiyonluğa meşale yakacakmış gibi vurdum duymaz havadaydı. Alex’in Kezman’a verdiği topta bire bir adam geçme becerisine bulunabilse; takımı adına gol yapan adam olurdu. Ama bu yetenek ne yazık ki Kezman’da yok. Nonda’nın bir şutunda Volkan’ın gole izin vermeyişini izlerken; bir de ne görelim... Nonda, Galatasaray adına gol atan olurken; Volkan ‘Şaban’ gibi kalesini terketti ve gole adeta davetiye çıkardı. Alex’in kale dibinden mutlak kaçırdığı gol ise futboldaki hiçbir tarife sığmazdı. Ayrıca Alex bu maçta hem korkak; hem de gol yollarında beceriksiz gözüktü. Fener’in ise sanki kaybetse bile şampiyon olacakmış gibi bir havaya girmesine nasıl bir anlam çıkartacağımı şaşırdım. Fener’i, sezonu bitirmiş gibi bir isteksizlik içinde gördüm. Sen yüksek teknik kapasiteli futbolcuların hamarat değil, suskun ayaklarıyla Galatasaray gibi ezeli bir rakibin karşısına çıkarsan nasıl maç kazanacaksın? Bizim dün akşamki G.Saray karşısındaki Fener’e oyun anlayışıyla; ayağındaki topu kontrol edememesiyle, top kayıpları görüntüsüne aklımız, sırrımız ermedi. AZİZ ÜSTEL / STAR GAZETESİ Galatasaray, inanılmazı başardı. Hocasız, sakatlarla dolu bu takım, sözümona Türkiye’nin en iyi takımı Fenerbahçe’yi yendi ve şampiyonluğa çok ama çok yaklaştı. Galatasaray’ın, Lincoln şokundan sonra ne yapacağını, Fenerbahçe karşısında nasıl bir oyun sergileyeceğini herkesten çok ben merak ediyordum... Eğer bir kulüp 20 milyon dolar para vermiş ve sözümona Avrupa’nın en büyük yıldızlarından birini getirmişse, ondan böyle bir maçta yararlanamayacaksa ne zaman yararlanacak? Ama Lincoln, son idmanlardan birinde gene sakatlandı. Bu da, Cevat Hoca’nın bütün planlarını alt üst etti. Lincoln olmayınca çift santrforla başladı oyuna. Ve Nonda, sahada kaldığı sürece, 22 futbolcunun da en iyisiydi. Golünü attı, mücadele etti, topu iyi sakladı ve Galatasaray için eğer sürekli oynatılsaydı ne kadar yararlı olabileceğini gösterdi. Attığı gol, deftere Volkan’ın hatası diye yazılacaktır. Ama golden hemen önce Ümit Karan’ın direkte patlayan şutunun intikamını aldı Nonda... Galatasaray orta sahası, beklediğim gibi oynadı. Pres yaptı, koştu, topu ayağında fazla tutmadı çabuk çıkardı. Savunma da büyük bir hata yapmadan oyunu götürdü. Ancak hataların en büyüğünü, Cevat Hoca yaptı. Nonda’yı çıkardı ve Hakan Şükür’ü aldı oyuna. Bunun herhangi bir açıklaması olamaz. Tabi eğer Nonda sakatlanmadıysa... Böyle bir gerekçenin dışında, Hakan Şükür niye oyuna alınır, üstelik de niye sahanın en iyi topçusu çıkarılır? Zico’nun Semih hamlesine orta sahayı daha da kalabalıklaştırarak, örneğin Mehmet Güven’i alarak yanıt verebilirdi Cevat Hoca... Ama herhalde gene hurafeler karıştı işe ve Hakan, Nonda ile yer değiştirdi. Ben Fener’in bu kadar etkisiz ve bu kadar beceriksiz olabileceğini tahmin etmemiştim. Koskoca ilk yarı boyunca bir tek gol pozisyonu bulabildi. Galatasaray, aldığı bu 3 puanla, şampiyonluğa artık çok yaklaştı. Yılın karşılaşması haftaya Sivas’ta HAKAN ÜNSAL / STAR GAZETESİ Galatasaray’a son haftalarda futbolda izah edilemeyecek bir şeyler oluyor. Feldkamp’ın gitmesi sonrası oyuncu ve takımın performansının iyiye gitmesinin yanı sıra, kupada elenişten sonra da Galatasaray’ın orta saha anlayışı değişti.. Son olarak Lincoln’ün Fener maçı öncesinde sakatlanması da Cim-Bom’un sahaya iki forvet çıkarak hücum gücünün arttırmasına neden oldu. Yani son 5 haftada yaşananlara bakarsak sanki dışarıdan bir el Galatasaray’a doğruları gösteriyor! Maça gelince.. Galatasaray beklendiği gibi baskılı başladı. İlk 10 dakikadan sonra maç dengelenmeye başlarken, Ümit’in direkten dönen topu oyunu hareketlendirdi. Galatasaray orta sahası iyi mücadele ve pres yaparak Fener’i sahasından çıkartmadı. Fener ani çıktığı 2 pozisyonun birinde Alex’in kötü vuruşu ile golü kaçırdı. Nonda’nın attığı gol bana göre Zico’nun tecrübesizliğinden kaynaklandı. Küçük ayrıntıların maç kazandıracağı bir derbide oyunu başında kasığından sakatlanan Volkan’ı oyundan çıkarmadı. Volkan sakatlığı nüksedince toplara vuramadı ama en önemlisi aklı kasığında olduğu için konsantresini kaybetti. İlk yarı Galatasaray’ın üstünlüğü içinde sona erdi. Maçın ikinci yarısı Fenerbahçe’nin biraz kıpırdanması ve Galatasaray’ın da temposunun düşmesi ile Fenerbahçe topa daha fazla sahip oldu. İkinci yarıda roller biraz değişti diyebiliriz. İlk yarıda baskı yediği için kendi yarı alanından çıkamayan Fenerbahçe kontra yapmaya çalışmıştı. Ama Galatasaray orta sahası Fenerbahçeli oyunculara pas yapma imkanı vermedi. Servet bana göre Galatasaray’ın da maçın da en iyisiydi. Sabri’yi de maçın en istekli oyuncularından biri olarak sayabiliriz. Galatasaray bu sonuçtan sonra şampiyonlukta çok büyük bir şans yakaladı. Haftaya Sivas’ta yılın maçı ya da şampiyonluk maçı oynanacak. ÖMER ÜRÜNDÜL: BİLEĞİNİN GÜCÜYLE (SABAH) Fenerbahçe 90 dakikasında hiçbir varlık gösteremediği maçta 3 puan kaybederek, şampiyonluk şansını da mucizeye bıraktı. Sarı-lacivertliler ilk yarıda rakibinin etkili takım presi karşısında organize olamadığı gibi, zaman zaman da ciddi tehlike kokan atakları kalesinde yaşadı ve birinde de direkle kurtuldu. Galatasaray bileğinin hakkımla üç puanı aldı. 90 dakika müthiş bir takım presi yaptılar. Hücumu düşünmelerinin yanında takım savunmasını da hiç bir zaman ihmal etmediler. Fenerbahçe'ye değil pozisyon vermek nefes dahi aldırmadılar. Büyük bir takım dayanışması ve oyun disiplini ile yüreklerini ortaya koyup, tarihi bir galibiyete imza attılar. Hakem Fırat Aydınus zorlu derbiyi başarı ile yönetti.
<< Önceki Haber Müthiş derbi için kim ne yazdı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER