KILIÇDAROĞLU CHP'Yİ LAİKLEŞTİREBİLİR Mİ?


Tekrar etmekte fayda var. İster kabul edilsin ister edilmesin, Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geldiğinden beri bir gayretin içinde. Üstelik bu gayretine karşı parti içinden eteklerini tutan ve ‘dur yapma’ diyenler olmasına rağmen. Güneydoğu meselesinden Başörtüsü tartışmasına kadar gösterdiği yaklaşımlarda hep parti içinden tepki geldi. Oral Çalışlar Özellikle Radikal’de içerideki bu tepkiyi yapanların rengini isim vererek yazdı. “Bu üç isim CHP milletvekili... Canan Arıtman, İzmirli doktor. Nur Serter ve Necla Arat ise akademisyen, profesör… Başörtülü kızlar okulun kapısında sürünsün; Kürtler, Türk milliyetçiliği önünde diz çöksün; Aleviler, Dersim katliamını içine sindirerek devlet karşısında hazır olda dursun; asker demokratik olmayan sistemin bekçiliğini sürdürsün” şeklinde özetlenebilecek tektipçi zihniyetin temsilcileri, yaşadıkları güç kaybını hazmetmekte doğal olarak zorlanıyorlar. Türkiye’de yeni gelişen ‘uzlaşmacı’ siyasi iklimin karşısında bir şaşkınlık içindeler. Sertliğin ve kamplaşmanın dikkat çekici temsilcilerinin, biraz öfke, biraz hayal kırıklığı biraz da ‘elimizden gelmeyecek’ havası içinde olduklarını gözlemliyoruz. Özellikle de CHP’nin bu üç ‘popüler fenomen’inin son gelişmeler karşısındaki psikolojilerinin (hayal kırıklığı, çaresizlik, kafa karışıklığı gibi unsurlar içeren bir psikolojiden söz ediyoruz), yüz ifadelerinin, ses tonlarının, davranış biçimlerinin Türkiye’deki değişim açısından analiz edilmesinde çok büyük yarar var. Sonuçta, bu üç isim, son 20-30 yılımıza damgasını vuran ideolojik yapının önemli simgeleri arasındaydılar. Oral çalışlar-Radikal-06/10/2010” İlginçten öte CHP’de olağan hale gelen ise Kılıçdaroğlu’nun adım attığı her konuda CHP içinden negatif yönde bir tepkinin geliyor olması. Başörtüsünün yanında temel hak ve özgürlükler konusunda bencil davranan CHP’liler laik yaşam tarzını herkese zorunlu kılmanın ötesinde mecburiyet gösteriyor. Ayrıca CHP hakkındaki kamuoyunun zihnide yer etmiş; “Parti teşkilatı ve üyeleri, Nişantaşı halkı bu konuda kendi tercihleri ekseninde haklı olsalar bile dayatmayı ve mahalle baskısında ısrarcı olmaları toplumun çoğunluğu içerisinde yalnız kalıyorlar.” Düşüncesini yıkma adına Kemal Kılıçdaroğlu’nun gayretleri takdirle karşılanıyor. Son konu ise 29 Ekim resepsiyonu için Cumhurbaşkanı’nın eşli davetiyesine, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin hayır cevabıydı. Ancak Medya temsilcileri ile bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, daha zaman var diyerek resepsiyona katılıp katılmayacakları konusunda;” "Resepsiyon şimdiden ulusal sorun haline getirilmesin. Cumhurbaşkanlığı makamını boykot gibi bir tavrımız yok." diyerek aralık kapı bıraktı. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin dayatma politikalarına rağmen yeni bir siyaset diliyle hareketi ümit verici. Çünkü yaptığı siyaset hem mantıklı hem toplumun değer yargılarına paralel hem de ikna edici olarak devam ediyor. Kırmadan, dışlamadan –hem partilileri hem de halkı- ikna edici bu yeni siyasi uslup belki de CHP’yi ebedi ana muhalefet olmaktan çıkaracaktır. Ama unutulmaması gereken nokta şu. CHP statükocu-jakoben siyaset anlayışıyla ürettiği Laikliği, bu konunun babası John Locke’nin ilkelerine uygun olarak yeniden tanımlarsa ancak başarılı olabilir. Kılıçdaroğlu John Locke nin görüşleri paralelinde CHP ve taraftarlarını laikleştirirse ve Türkiye’de laikliğin ve insan hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınabileceği yönünde ısrarcı olursa ancak ikna edici olur. Ve Kılıçdaroğlu CHP’yi laikleştirir ve Türkiye vatandaşları da laikliğe layık bir hayat tarzıyla barış içinde huzuru yakalarsa, bence bu, Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerine yeni kapılar açar. İşte bu noktada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, gazetecilerin 'Anket sonuçları CHP'nin arkasındaki rüzgârın kesildiği izlenimi veriyor' sözleri üzerine söylediği; "Biz rüzgârın değil, kalıcı başarının peşindeyiz. Yeniden partiyi organize ediyoruz. Rüzgârla değil, kalıcı bir eğitimle partimiz başarıya kavuşacak." İfadeleri beklentileri haklı çıkarıyor. CHP’nin şimdiye kadar politikaların halkın beklentilerini hep boşa çıkardı, şimdi neden inanalım? Denilebilir. Bence bu sorunun doğru cevabı şu olur. En azından Kılıçdaroğlu CHP’yi, sosyal demokrat söylemden tam bir laik bir parti olma rotasına sokmuş olur. Kılıçdaroğlu sayesinde de Türkiye, seküler ve laiklerin partisi yeni bir CHP’ye sahip olur. Dahası şunu da rahatlıkla söylemeliyim. Eğer Kılıçdaroğlu emin adımlarla halkın moral ve yerel değerleri paralelinde yaptığı doğru siyasette ısrarlı olursa inanın Cumhurbaşkanı bile seçilir.
<< Önceki Haber KILIÇDAROĞLU CHP'Yİ LAİKLEŞTİREBİLİR Mİ? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER