Entelektüel sindirim sistemimiz


Naipaul'un davet edilmesini sindiremeyen Hilmi Hoca'ya Ahmedinecad konuşmasını dinlemeyi öneririm.' Hilmi Hoca yeni bir krizin fitilini ateşledi. Aslına bakarsanız Hilmi Yavuz’un 17 Kasım’da Zaman’da çıkan ‘Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun ‘Onur Konuğu’ Naipaul’u Tanıyalım’ başlıklı yazısına büyük ölçüde katılıyorum. Ben de üniversite yıllarımda İngiliz edebiyatının en iyilerinden biri olarak kabul edilen Hint asıllı Naipaul’un özellikle ‘Among The Believers: An İslamic Journey’ kitabını okuduğumda, “Müslümanlara karşı amma önyargılıymış” demekten kendimi alamamıştım. Ama yine de yeni bir krizin fitilini ateşleyebilecek o son cümleyi Hilmi Yavuz kalibresinde bir aydına yakıştıramadım. *** “Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun Türkiye temsilcileri ve bu oturumda konuşmayı kabul eden yazar dostlarımız, Müslümanlara bunca hakareti reva görerek aşağılayan bu adamla yan yana oturmayı nasıl içlerine sindirecekler?” Neden sindirmesinler? Hele de söz konusu olan 27 ülkeden 100’e yakın yazarın katılacağı Avrupa Yazarlar Parlamentosu toplantısıysa. Bu mahalle kavgası-kahvehanesi üslubu en son kendisini, Antalya’da Emir Kusturica’ya karşı göstermişti. Adam konuk olduğu ülkeyi ne olduğunu anlayamadan apar topar terk etmek zorunda bırakılmıştı. Anlaşılan benzer bir tartışma 25 Kasım’da Naipaul üzerinden yaşanacak. *** Şimdiden emareler belirdi. Yeni Şafak’tan Salih Tuna “Bu şerefsizin burada ne işi var?” diye yazarken katılımcılar arasında bulunan Cihan Aktaş biraz da estirilen rüzgârın etkisiyle toplantıdan çekildiğini açıkladı. İşin ilginci, bu kez toplantıyı düzenleyen CHP Antalya Belediyesi değil. Uluslararası yazarlar buluşması, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle gerçekleşiyor. Ajans kime bağlı? AK Parti hükümetine. Davetliler arasında Yaşar Kemal ve Adalet Ağaoğlu da var, Cihan Aktaş ve İskender Pala da. Üç gün boyunca oturup edebiyatın sınırlarını konuşacaklar. ‘Müslüman Türkiye’yi ‘Hıristiyan Avrupa’nın dışına itmeye çalışan siyasi söylemlere edebiyatın sınır tanımayan hayal gücüyle cevap verecekler. Tabii eğer verebilirlerse... “Bu şerefsizin burada ne işi var?” baskısıyla sindirilmezlerse... *** Naipaul’a dair en ciddi eleştiriyi Oryantalizm’in yazarı rahmetli Edward Said yapmıştı. Onu toplantılarda protesto ederek, ‘onur konuğu’ olarak konuşmasını engelleyerek değil, yazdıklarını entelektüel bir derinlikle yerle bir ederek. Bunu da Türkiye’de en iyi Hilmi Hoca bilir. Hilmi Hoca’nın hatırlaması gereken bir şey daha var, o da Columbia Üniversitesi’nde ders veren Said’in intifada sırasında taş atan bir fotoğrafından dolayı okuldan atılmak istenmesi. 11 Eylül’ün gölgesinde Yahudi lobisi öyle bir baskı yaptı ki üniversiteye “Bu adamın ne iş var bu okulda?” diye... Peki ne yaptı başkanı Yahudi olan Columbia Üniversitesi? Said’in aktivizmini akademik özgürlük çerçevesinde değerlendirip kapı gibi arkasında durdu. *** Durun daha bitmedi. Aynı üniversite Yahudi soykırımı ile açıktan dalga geçen “İsrail’i haritadan silmek gerekir” diyen Ahmedinecad’ı ifade özgürlüğü çerçevesinde konuşmacı olarak okula davet etti. Naipaul’un Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na davet edilmesini içine sindiremeyen Hilmi Hoca’ya Ahmedinecad konuşmasını dinlemeyi öneririm... Çünkü o gün orada bulunanların çoğu, o konuşmayı içlerine sindiremedi ama hayli tartışmalı bir ortamda geçen oturumu herkes sonuna kadar dinledi.
<< Önceki Haber Entelektüel sindirim sistemimiz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER