CHP Genel Başkan Yardımcısı
Süheyl Batum anti-demokratik bir söylemde bulundu.
Askerin
siyaset dışı kalması gerektiğine inanan herkes buna tepki gösterdi.
Ancak tepki gösteren bir kurum daha vardı ki, onun tepkisi askerin tamamen kışlasına çekilmesi yolunda çok mesafe olduğunun göstergesiydi.
Batum’a ilk kurumsal tepki,
Genelkurmay Başkanlığı’ndan geldi.
Genelkurmay Başkanlığı yazılı bir bildiriyle Batum’un sözlerine karşı çıktı.
Bu tavır kimi gazeteleri o kadar mutlu etti ki, bu açıklamayı manşete çıkardılar.
Açıkça söylemek gerekirse, bu yaklaşım hayalkırıklığı yarattı.
Doğrusuyla, yanlışıyla Batum Türkiye’nin anamuhalefet partisinde Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla görev yapmaktadır.
Dolayısıyla askere yönelik bir eleştiride bulunduğunda muhatabı askerin bağlı olduğu siyaset kurumu olmalıdır.
Ben bu tabloya baktığımda Türkiye’de
Milli Savunma Bakanlığı diye bir makam niye var merak ediyorum.
Ya da Vecdi
Gönül kendisini gerçekten
bakan addediyor mu sorusuna
cevap arıyorum.
Kimilerini mutlu etse de, Batum’un muhatabı siyaset kurumu, öncelikle de Milli
Savunma Bakanlığı’dır.
Ancak
bakanlık bu konuda topa girmemeye özen gösteriyor ve Türkiye’nin sivilleşme çabasına ağır
darbe indiriyor.
Ayrıca, bu konuşmaya gerekli cevabı
Başbakan Erdoğan verdi, CHP lideri de eleştirdi.
MHP lideri Bahçeli de bu tavrı “Şuursuzluk” olarak tanımladı.
Yani, siyaset aleminin tavır aldığı bir konuda askerin devreye girmesine gerek yoktu.
Girmesi, kendisini hala kurumlarüstü bir vaziyette gördüğünün göstergesidir.
AK Parti’yi fırçaladığında kötü, CHP’yi fırçaladığında iyi bir ordu algısı yanlıştır.
Aslolan kurumlar ve demokrasideki yerleridir ve asker Batum’un yanlış konuşmasına cevap vermekle de yanlış yapmıştır.
Yine 301
Bak Allah’ın işine,
Silivri’nin avukatı Süheyl
Batum için
savcılık Türk
Ceza Yasası’nın 301’inci
maddesi uyarınca
soruşturma başlatmış.
Ulusalcılar’ın değiştirilmemesi için ölümüne mücadele verdiği ünlü maddenin 2. fıkrası ‘Devletin askeri veya
emniyet
teşkilatını alenen aşağılayan kişi, 1. fıkra hükmüne göre cezalandırılır’ diyor. 1’inci fıkra da bu suça 6 aydan
2 yıla kadar
hapis cezası öngörüyor.
Soruşturma
Adalet Bakanı’nın iznine bağlı.
Kaderin cilvesi işte,
Orhan Pamuk ve
Hrant Dink de şimdi Batum’un avukatlıklarına soyunduğu kimi Silivri sanıklarının suç duyurusu sonucu bu
maddeden yargılanmışlardı.
Belki CHP maddenin kaldırılmasını şimdi kabul eder.
Seçmene
zeka testi yapalım
Bugünlerde herkesin dilinde Aziz Nesin’in yakın tarihe damgasını vuran ‘Türk
halkının yüzde 60’ı aptaldır’ sözü var.
Oysa, aynı Aziz Nesin, Tunç Okan’ın ‘Otobüs’ filmindeki
yürüyen merdiven sahnesini eleştirirken aynı halkın zeka seviyesini örnek göstermişti, onu hatırlayan yok.
Halk aptal çünkü AK Parti’ye oy veriyor.
Aslında bu sorunu çözmek kolay.
Biliyorsunuz, genel oy birden gelmedi.
Önce erkeklere, varlıklılara tanınan bir halktı, sonra genele yayıldı.
Biz ara bir yol bulabiliriz.
Seçimden once
ÖSYM bir sınav yapar, seçme kabiliyetine sahip herkes bu sınava girer.
IQ’su 130 ve üstü çıkanlar
oy kullanma hakkı kazanır, gerisi evde oturur.
Dağdaki çobanla 150 IQ’luk manken kızımızın oyu eşit olacak değil ya, değil mi?
Yalnız dikkat edin, bu dinciler zeka testi sınavında da
hile yapmasın.
Atalay ve soruşturma
Hrant Dink ailesinin avukatları, başvuruları üzerine
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın olayda
ihmal veya kusuru bulunduğu iddia edilen bürokratlarla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.
Bu açıklamayı, Adalet Bakanı
Ergin değil de, İçişleri Bakanı Atalay yalanladı.
Ancak daha sonra ilk açıklamanın doğru olduğu ortaya çıktı.
Merak ettiğim konu şu,
İçişleri Bakanlığı böyle bir soruşturmadan rahatsız mı, rahatsızsa neden rahatsız.
Bugüne kadar soruşturma izinlerinin engellenmesinde bu rahatsızlığın payı ne.