'Kimsenin internetine dokunmuyoruz'


Pazar günü, gençler, "İnternetime dokunma" sloganıyla büyük kentlerde yürüdüler. Bence bu gösteri, dezenformasyonun kitleleri nasıl etkilediğinin dersi olarak iletişim fakültelerinde okutulabilir. Gerçeği karartmak neden Türkiye'de bu kadar kolay? Çünkü gazeteciler okuyup araştırmıyor; herkes kendi doğrusunun peşinden koşuyor... Bilişim Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı (BTK) Tayfun Acarer ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) İnternet Daire Başkanı Osman Nihat Şen ziyaretime geldi. Ben de kendilerine, herkesin aklını kurcalayan soruları tek tek sorma imkânını buldum. Daha önce de, etrafta dolaşan iddialar hakkında bilgi edinmiştim ama bu defa daha teferruatlı bir konuşma yapabildik. Siz, DNS değiştirerek yasak sitelere girilebilir diyorsunuz ama kimse inanmıyor. Hatta deniliyor ki, bütün interneti takip için bu filtre sistemini gerçekleştirdiler; altyapıyı bu suretle hazırladılar. İstedikleri an müdahale edebilecekler. - O kadar yanlış biliniyor ki... Bizim kurduğumuz bir filtreleme sistemi yok. Yazılımı, servis sağlayıcı yapacak ve filtrelemeyi isteğe bağlı olarak gerçekleştirecek. Sadece güvenli profillerin muhtevasını biz belirliyoruz. Zaten, kişileri takip edip, cezalandırmak gibi bize verilmiş bir görev yok. Dolayısıyla yetkimiz de yok. Aynı iddialar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) hakkında ortaya atılıyor. "TİB, telefon dinliyor" savlarının da hiçbiri doğru değil. Çünkü TİB'nin ne dinleyecek elemanı var, ne teçhizatı, ne de böyle bir yükümlülüğü bulunuyor. Bizim durumumuz da buna benziyor. Yükümlülük yokken para harcarsanız, Sayıştay'a hesap verirsiniz. Demek istiyorsunuz ki, filtreleme için bir yazılım gerek. Masraf yapmak lâzım. Zaten biz bu masrafı yapamayız. Servis sağlayıcılar yapacak. - Aynen öyle diyoruz. Kaldı ki, bu iddiaları ortaya atanlar, internet yapısının bizim üzerimizden geçtiğini varsayıyorlar. Oysa doğrudan servis sağlayıcıya gidiyor. Bu durumda biz nasıl filtreleyebiliriz ki? Bir su borusu düşünün. Vana bizim kontrolümüzde değil. Doğrudan evlere dağılıyor. Bir başka ifadeyle, 120 kadar servis sağlayıcı vasıtasıyla internet ağı kullanıcılara dağılıyor; bizden geçmiyor. Standart pakette de, zaten engelli siteler mevcut. - Önce, neden standart paket diye bir durum yaratıldı onu söyleyelim. "Mevcut profil" diyebilirdik. Ama, Aile, Yurt içi, ya da Çocuk profillerinden birini seçenler, istedikleri an filtreleme sisteminin dışına çıkabiliyorlar. Daha rahat ifade etmek maksadıyla, "Mevcut profil" yerine "standart paket" adını kullandık. Yoksa standart paketin, mevcut profilden farkı yok. Engelli diyorsunuz ama, bunların çoğu BTK'nın iradesinin dışında gerçekleşiyor. Hatta biz, erişim engelleriyle çoğu zaman mücadele de ediyoruz. Mahkeme, 5651'in dışında kalan farklı yasalara göre karar veriyor; hâkimler teknik terimleri o kadar iyi bilmiyor. Dolayısıyla olumsuz sonuçlar yaratıyor. Blogspot kapatıldı. Herkes bizden bildi. Oysa Digitürk, Lig TV yayınlıyor gerekçesiyle, Telif Hakları Kanunu'na dayanarak, Blogspot aleyhine Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesi'ne dava açtı. Ve bu mahkeme Blogspot'u engelledi. Karar bizden geçmedi. Çünkü daha önce söylediğim gibi, vana elimizde değil. Doğrudan servis sağlayıcıya kararı gönderdi. Gazeteciler, bizi arayıp, "Blogspot'u niye engellediniz?" diye soruyor. Biz engellemedik ki! İnternetin vanası, servis sağlayıcının elinde. Aynı şekilde Atatürkçü Düşünce Derneği, Ankara Sulh Ceza'da dava açmıştı. Youtube'tan Atatürk'ün 11 videosunun çıkarılmasını istemişti. Çıkarılmayınca, Youtube'a erişim engellendi. Bunun kararını da biz vermedik. Bir süre kapalı kaldıktan sonra bir orta yol bulundu ve açıldı. Facebook'ta, "Kemal Kılıçdaroğlu PKK'lıdır" diye bir grup oluşmuştu. Mahkemeden "siteye erişim engellensin" kararı çıktı. Az daha Facebook kapanacaktı. Bu son söylediğiniz örneği, İnternethaber'in sahibi Hadi Özışık'tan duydum. Hatta, TİB Başkanı Fethi Şimşek, "Dünyaya rezil oluruz" diye mahkeme kararını uygulatmamış; kendisi bundan dolayı yargılanıyormuş. - Biz size sadece birkaç çarpıcı örnek verdik. Böyle yüzlerce var. Mahkemenin yanlış kararları yüzünden siteler kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Oysa hüküm verirken, sadece "kanuna aykırı içerik çıkarılmalı" demeli. MHP ile ilgili son kaset olayından örnek vereyim. 5 farklı mahkemeden 71 siteyle ilgili "görüntü engellensin" kararı alınmış. Bazı mahkemelerin ifadelerinden, "site engellensin" anlamı çıkıyordu. Deniliyordu ki: "Yazıların ve görüntülerin bulunduğu linklere erişimin engellenmesi ve linklere erişim engellenene kadar geçen sürede linklerin bulunduğu sitelerin ana sayfalarına erişimin engellenmesine karar verilmiştir." Az daha, bu karar göre, Facebook, Youtube, Blogspot, Mynet gibi yer, ya da içerik sağlayıcıları kapanacaktı. Neden? - Çünkü, servis sağlayıcılarda linklere erişimi engelleme altyapısı yok. Onlar, yer sağlayıcıları, yani hosting şirketlerini uyarıp içerik çıkartıyorlar. Mahkeme kararı "linklere erişim engellensin" değil, "içeriği çıkarttırın, yoksa kapatma kararı alın" şeklindeolmalıydı. Biz bu kararın böyle yorumlanmasını sağladık. Neden filtreleme işine devlet el attı? Niçin servis sağlayıcılara bırakılmıyor? - Türkiye'de çok az servis sağlayıcı güvenli internet hizmeti veriyor. Ama şikâyetler bize geliyor. On binlerce şikâyet var. Tüketici Hakları Yönetmeliği'nin 10. maddesinde, "Devlet, internet kullanıcılarına, ücretsiz güvenli internet temin eder" deniliyor. Netice itibariyle, tüketiciye hizmet veriyoruz. İsteyen bedava olarak güvenli profile geçer, arzu eden sistemin dışında kalır. Tamamen isteğe bağlı bir durum. Kimse kimsenin internetine dokunmuyor. Peki filtrelenecek siteler neye göre belirleniyor? Güvenli profil içeriklerini nasıl tespit edeceksiniz? - Hem kamu kurumlarından, hem de özel şahıslardan bize gelen şikâyetleri değerlendiriyoruz... Ayrıca, 5651 sayılı kanunda belirlenen suçlara göre (fuhuş, porno, müstehcenlik, kumar, sağlık için tehlikeli madde temini, uyuşturucu kullanılmasını kolaylaştırma, Atatürk'e hakaret), sürekli içerik araştırması yapıyoruz. Uluslararası firmaların da veri tabanı var. Bütün bunlara dayanarak, güvenli profil için listeler oluşturacağız. Bir yandan "mevcut uygulamaya devam etmek isteyenler için herhangi bir değişiklik yok" deniliyor; öte yandan madde 11, "Kullanıcı bu filtreleri aşarak sitelere girerse, servis sağlayıcının sorumlu tutulmasını ve ceza uygulanmasını" öngörüyor. Bu hüküm açıkça, yasaklı bir siteye farklı bir DNS kullanarak giren kişinin cezalandırılacağını belirtiyor. - İlgisi yok. Bu dediğimiz işlem, sadece güvenli internet profiliyle ilgili; standart dışında kalıyor. Yer sağlayıcılara sarışın, haydar, etek, baldız vs. gibi kelimeler listesi gönderdiniz. Bunlar çok tartışıldı ve bu isimli alan adlarına yasak geldiği konuşuldu. - 3.5 yıldır, yer sağlayıcılara ve site sahiplerine, aramızdaki işbirliği sonucu, metin, kelime, içerik bildiriyoruz. Onlara kolaylık olsun diye ve onların isteği doğrultusunda. "İnceleyin, eğer kanuna aykırı bir durum varsa gerekli işlemi yapın" diyoruz. Çoğunluğu zaten şikâyetler oluşturuyor; kendi tespitlerimizi de yolluyoruz. O kelimelerin arkasında saklanan porno sitelerinin tespiti açısından Youtube'a, Facebook'a, Mynet'e, Friendfeed'e, Blogspot'a, Superonline'a vs. destek mahiyetinde bir uyarı gönderiyoruz. Onlar inceliyor ve kararı kendileri veriyor. Çocuk pornosuna kimsenin itirazı yok ama, hangi yayının müstehcen olduğuna siz nasıl karar veriyorsunuz? - Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatları var. Ayrıca, bizim kararımızın aleyhine dava açmak mümkün. Binlerce site müstehcenlikten kapalı denilmesine rağmen, sadece 3 itiraz yapılmış. Birinde mahkeme bizi haklı buldu; diğer ikisinde de yürütmeyi durdurma kararı vermedi; yargılama devam ediyor. Playboy sitesinin kapatılmasıyla ilgili itiraz, devam eden bu iki davadan biri.
<< Önceki Haber 'Kimsenin internetine dokunmuyoruz' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER