Burak Kut: Kendimi fasulye gibi nimetten sandım

Yunanistanlı şarkıcı Kaiti Garbi ile şarkı söyleyerek sevenlerine sürpriz yapan Burak Kut, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda hakkında bilinmeyenleri anlattı. İşte o söyleşi:

Burak Kut: Kendimi fasulye gibi nimetten sandım

Yunanistanlı sanatçı Kaiti Garbi ile sürpriz bir düet yaptınız. Hikâyesini anlatır mısınız?

Ahmet San ile başlayan bir proje. Avrupa'ya doğru bir şeyler yapmak istiyordum. Farklı kültürlerle bir araya gelip kendimi yenilemek, farklı müzisyenlerle tanışmak çok heyecan veriyor. Onun ismini duyunca bir araştırma yaptım ve çok saygıdeğer biri olduğunu gördüm. Onlar da benim ismimi duyunca çok heyecanlanmış. Bana beklediğimin üstünde bir saygı gösterdiler. Bu durum işlerimizi daha da kolaylaştırdı. İlk şarkı ‘Harikalar Diyarım'ı aralık ayında çektik, güzel tepkiler alıyoruz. Biri burada biri de Yunanistan'da iki konser yapmayı düşünüyoruz. Yaz döneminde de ‘Kalbini Dinle' isimli ikinci şarkımızın klibini çekeceğiz.

Şarkıların düzenlemeleri farklı olmuş…

Evet, o köprüyü iyi kurdular. Hem Yunan hem Türk hem de Batı tınıları var. Besteci arkadaş, Türk keman sanatçılarının methini duyduğu için keman kayıtlarını burada yapmak istedi. Şarkıların sözleri Yunan söz yazarına ait. Bana İngilizce çevirisini gönderdiler. Ben de o çeviri üzerinden anlamı çok değiştirmeyecek şekilde Türkçe sözler yazdım.

Neden yeni bir Türkçe şarkı yapmadınız?

Aslında bu tarz bir şey yapmak istiyordum. Piyasanın ticarî koşulları sebebiyle istediğin müziği yapamaz hale geliyorsun. Bu durum da ister istemez seni bir tarafa itiyor. Şu tutar bu tutmaz diye bir kaygı var. Yaptığın kaliteli işlerin de sana geri dönüşü olmadığından ne kadar tecrübeli olursan ol bunu yaşıyorsun.

Çok üzücü değil mi bu durum? Yılların müzisyeni olup yine de bir silinip gitme korkusu ya da tutunma gayreti…

Ebette çok üzücü ama silinip gitme kaygısı değil bu. Öyle bir kaygım olsaydı en popüler olduğum dönemde kendimi geri çekmezdim. Bu kaygılarla iş yapmıyorum. Biraz meşakkatli olsa da sabrın insana daha iyi dönüşler yaptığını deneyimlerimle gördüm.

3-4 CD'LİK BİR ALBÜM DÜŞÜNÜYORUM

Geçen yıl bir tekli yayınlamıştınız. Albüm yapmayı düşünmüyor musunuz?

Ben uzun zamandır CD de çıkarmıyorum. Bu dönemde her şey dijital oldu. Tekli yapmak en mantıklısı. Bir albüm yapma niyetim var ama farklı bir proje peşindeyim. Satış kaygısı olmadan bir şey yapmak istiyorum. Sponsor bulursam ya da bir yatırım imkânı olursa yapacağım. Yüksek maliyetli bir şey olacak.

Nasıl bir albüm yapmayı düşünüyorsunuz?

Bir katalog albümü olacak. Kariyerimin başından beri çok farklı müzik türlerinde şarkılar seslendirdim. ‘Yaşandı Bitti' ile rock etkisi başlattık. O dönemki rockçılar bu şarkının kendilerine de kapılar açtığını söylüyordu. Benim rock söylememi isteyen bir kesim var. ‘Bebeğim' gibi duygusal-slow şarkı söylememi isteyenler oluyor. ‘Benimle Oynama' gibi hareketli şarkılar bekleyenler var. Akademik kariyerim olan senfonik tarzdaki çalışmalarımı çok beğenenler de var. Birçok senfoni orkestrasıyla çalıştım, senfonik ilahiler söyledim. Yine bu tarzda türküler de söylemeyi planlıyorum. Herkesi tatmin edecek bir proje yapmam gerek. Bir katalog müziği olmalı. Dört-beş tarzı içerecek ve üç-dört CD'den oluşacak külliyat tarzında bir çalışma olmalı.

90'LARDA NE İSTİYORSAK ONU YAPIYORDUK

Müziğe başladığınız piyasa ile şimdiki müzik piyasası çok farklı mı?

Gelişiyor gibi görünüyor ama çok da geliştiğini düşünmüyorum. Gruplaşma ve tekelleşme var. Bu da kötü bir rekabet ortamı oluşturuyor. Benim için değil ama yeni isimlerin kendini ispat etme şansları oldukça azaldı. İşinin adamı olmayan çok insan var piyasada maalesef. Kıymetli müzisyen ve prodüktörlerin sayısı çok az. Yapımcılar yatırımların karşılığını alabilmek için garantici yaklaşıyor. Tabii hatayı tamamıyla o tarafa atmaya gerek yok. Elbette bizlerin de hatası oluyordur.

Birçok kişi ‘Ahh nerede o 90'lardaki şarkılar!' diyor. O yılların alametifarikası neydi?

Yaptığımız şeyin örneği yoktu. Şu tutmuş, onun gibi bir şarkı yapayım gibi bir durum yoktu. Ne istiyorsak onu yapıyorduk. Bu doğallık, üretme isteği ve bizi bloke eden şeylerin olmaması güzel şeyler üretmemize sebep oluyordu. Fakat 90'lar iyiydi şimdi çok kötü gibi bir çıkarım yapamam. Sadece bizim ülkemizde değil dünyanın her yerinde üretim sıkıntısı var. Bu durum zamanla değişecektir.

Bir ara kendimi fasulye gibi nimetten sandım

Kariyerinizin en tepe noktasında gözlerden kayboldunuz. Sebebi neydi?

Ben, ben olmaktan uzaklaşıyordum. Konservatuar mezunuyum. Bir anda kendimi sadece popçu olarak anılan ve bu işten para kazanan bir marka olarak görmeye başladım. Bu durumdan psikolojik olarak rahatsızlık duydum. Bazı şeyler çatırdamaya başladı. Sürekli yarışa sokulan bir yarış atı gibi hissettim kendimi ve bir yerde durmak istedim. Kendimi geliştirmeye fırsat bulamıyordum. Kitap okuyayım, başka bir enstrüman öğreneyim, biraz da kendi içimde ilerleyeyim istedim.

Bunda çok genç yaşta popüler olmanın etkisi de var mı?

Evet. Daha üniversiteyi yaşamadan, hayatı algılamadan bir serüvenin içine giriyorsunuz. İlişkiler kuramıyor, aile olmayı düşünemiyorsunuz. Markanıza zarar gelecek diye üzerinizde sürekli baskı oluyor. Bir ara kendimi gerçekten fasulye gibi nimetten sanmaya başlamıştım. Bu çok sakıncalı bir durumdu ve burada durmalıydım. Bu işlerin gelip geçici olduğunu erken fark ettim ve önlemimi erken aldım çok şükür. Bunu kimse algılayamadı tabii ki. Bu arada o dönem benim durmamı bekleyen çok rakibim olduğunu da gördüm. ‘Bu adam durdu ohh be' deyip atağa geçtiklerini gördüm. (Gülüyor) Onlar için iyi olduysa ne güzel ben hakkımı helal ettim.

Frene basmanın size zararı oldu mu peki?

Manevî yönden olmadı ama ekonomik olarak zarara uğradım. Eksik tecrübeye sahip olduğum için benimle birlikte çalışan insanların eksikliğinden dolayı büyük zarar gördüm. Çalışmadığım dönemde ödenmesi gereken ama ödenmeyen astronomik paralarla karşılaştım. Bunlar beni epey bocalattı.

Hayatımdan birçok kişiyi sildim

O kadar popülerken bir anda geri planda kalmak psikolojik olarak etkiledi mi sizi?

Tabii ki. Türk filmlerinde eski mahallesine döndüğünde kimseyi bulamayan adam gibi bir şey oldu. Bunu öngörüyordum ama yüzleştiğinde sıkıntı oluyor elbette. Ama iyi oldu. Askerde bir komutanım vardı. Bana, ‘Burakcığım sıkıntı çekiyorsun. Bizim bile sıkıntı çektiğimizde arayacağımız insanlar var. Senin yok mu, neden aramıyorsun?' dedi. Yok dedim. ‘O zaman telefon defterinde ismi yazan herkesi sil.' dedi. Ben de sildim. Babamı çok erken kaybettiğim için aileden gelen borçları devralan bir çocuktum. Barlarda şarkı söylerken ailemin bir ferdinden kalan borçları ödeyerek yola çıkmıştım. O konuda güçlüyüm. Paraya ve güce tamah eden çok insan var ve bu insanlar şekil yapar. Ben o şekilleri sevmiyorum.

Bu dönemin sizin için en büyük kârı sanırım aile kurmak olmuş…

Evet. Hayattaki en önemli şeyin aile olduğunu bir kez daha gördüm. Biraz geç olsa da iyi oldu. Erken olsa sağlıklı olmazdı. Çünkü kafamızı kurcalayan çok insan var. Ama bunlar da doğru bir seçim yapmam için güzel tecrübelerdi.

Nasıl bir duygu aile babası olmak?

Dünyadaki en mutluluk verici şey. Kızımla arkadaşım. O da benimle çok mutlu. Sanata çok meraklı ve duyarlı bir kızım var.

Bebek yüzlü demeleri hoşuma gidiyor

Yıllardır Bebeto, bebek yüzlü sanatçı olarak anılmak sizi rahatsız ediyor mu?

Etmiyor, hoş bir şey bu. Aidiyet hissi veriyor. Sanırım bir neslin ortak hafızası olmayı, kalplerinde yer etmeyi başardım. Dört yaşındaki çocuğun ‘Benimle Oynama'yı söylemesi hoşuma gidiyor. Eşim kök hücre ve medikal estetik konusunda önemli bir doktor. Bunu onun yaptığını sananlar var. Ama öyle değil, tamamen genetik.

Kolunuzdaki künyede ‘Kun fe yekun' (Allah bir şeyin olmasını isterse ol der o da hemen oluverir) yazıyor. Kaderci ve mütevekkil misiniz?

Bu künye eşimin hediyesi. Evet, öyleyim ve bunun faydasını çok gördüm. Kaderciyim ve manevîyatla ilgiliyim.

‘Küçük Prens' müzikalinde oynuyorsunuz. Bu kadroya nasıl dahil oldunuz?

Birçok şey yapıyorsun ama bazıları yaptığın şeylerin ardında kalıyor. Mesela bir klibi milyonlar izlerken benim için müziğin zirvesi sayılabilecek senfoni konserlerini 2 bin kişi takip ediyor. Bazı güzel şeyler maalesef popüler işlerin gerisinde kalıyor. Bu güzel şeyleri fark edenlerden biri de sevgili Alev Baymur. Kafasında hep benimle ilgili bir şeyler vardı. ‘Küçük Prens'i yapmaya karar verdiğinde Altan Gördüm ile ilk bana geldi. Zaten Küçük Prens isimli bir albümüm var. O kitabı okuduktan sonra bu şarkıyı yapmıştım. Çok ironik oldu. Böyle bir işi ülkemizde yapmak gerçekten çok zor. Mucizevî bir şekilde hayata geçti. Bunu yapabildiğim için çok mutluyum. Yıllar önce de Broadway'de bir müzikalde oynama şansım olmuştu.

ALİ PEKTAŞ/ZAMAN
<< Önceki Haber Burak Kut: Kendimi fasulye gibi nimetten sandım Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER