Herşey para değil Leyla Hanım !

Leyla Alaton'un, “Gençler ekonomik özgürlük kazandıktan sonra kapanıp kapanmayacağına karar versin. Mesele paradır. Türkiye'de para getirdikten sonra kız bilmem ne olsa kabul görüyor” sözleri büyük tepki çekti.

Herşey para değil Leyla Hanım !

Kadın Girişimciler Derneği'nin (KAGİDER) düzenlediği “Türkiye Malezya Olur mu” başlıklı toplantıda, söz alan Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton'un, üniversitedeki başörtüsü yasağını savunarak, sorunu paraya indirgemesi tepki çekti. KEGİDER'in önceki gün düzenlediği “Türkiye Malezya Olur mu” başlıklı toplantı kadınlar arasında gerilime neden oldu. İÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden'den Prof. Dr. Fatmagül Berktay'ın üniversitede başörtüsü yasağının yanlış olduğunu söyledi. Buna sinirlenerek ayağa kalkan işkadını Leyla Alaton şöyle konuştu: “Duyduklarımda çelişki mi görüyorum. Hem ataerkil baskıdan dolayı örtünme olayı var, hem de üniversite döneminde genç, aileye bağımlıdır. Hayatıyla ilgili vereceği kararda ne kadar bağımsız olabilir. Gençlerin son kalesi üniversite. Demokrasi bağlamında kendi kararlarını kendileri versinler diyorsunuz. Ben burada bir çelişki görüyorum. Kendi paralarını kazandıktan, ekonomik özgürlüklerini sağladıktan sonra, kapanıp kapanmayacaklarına karar versinler. Mesele paradır. Özgürleşsin neye karar verecekse versin.” Berktay'ın, “Biz bu gençlere oy hakkı veriyoruz. Ayrıca bu kadınların belli bir kısmı sadece örtünerek evden çıkabiliyor” demesi üzerine Alaton, “Oyu babasından gizli istediği yere atabilir. Mesele paradır. Türkiye'de para getirdikten sonra kız bilmem ne olsa kabul görüyor. Rica ederim” diye konuştu ve toplantı bitmeden salonu terk etti. PROF. BERKTAY: PEÇE VE ÇARŞAF ENDİŞEM YOK Yeni Şafak muhabirinin konuyu görüşmek için telefonla aradığı Leyla Alaton, asistanı aracılığı ile “Bu konuda konuşmak istemiyorum” mesajı iletti. Toplantının konuşmacılarından Prof. Dr. Fatmagül Berktay ise üniversitedeki türban yasağına karşı olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Ben üniversitede peçe ve çarşaf endişesi taşımıyorum. Biz Ortadoğu'dan farklıyız. Laiklik, demokrasi ve kadın hakları tecrübemiz var. Türban, bireysel bir seçim hakkı. Türbanlı kadınlara haksızlık ediliyor. Aynı görüşteki erkekler giriyor ve meslek sahibi oluyorlar. Kadınların bu süreçte korkularını anlamamız lazım. Ama korkunun ecele faydası yok. Korkmak yerine bu süreçte daha etkin olalım. Türkiye'nin sivil anayasaya ihtiyacı var. Oluşan demokrasi birikimi, askeri anayasa ile yürümüyor. Ama bu süreçte hükümet demokrasiyi işletemedi. işin esasında iktidar da ana muhalefet da otoriter.” BALDUK: KADINLAR KENDİ HALİNE BIRAKILSIN Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası'ndan (KMTSO) işkadını Nazlı Ceylan Balduk, ekonomik özgürlüğünü kazanınca başörtüsünü çıkaran kadınların yanında başını örten kadınların varlığına dikkat çekti. Balduk şöyle dedi: “Başörtüsü, yasaklandıkça daha cazip hale geliyor. Belki hiç kapanmayı düşünmeyecek insanlar bile bu yasağa tepkiden, arkadaşlarının durumuna üzüldüklerinden dolayı kapanıyorlar. Rahatça eğitimini aldıktan sonra açılacaksa zaten açılır. Bir çok öğrenci ekonomik olarak ailesinden bağımsız bir işte çalışıp kendi masraflarını karşılıyorlar. Peki öğrenciyken kendi ekonomik özgürlüğünü kazanıp kapanan öğrencilere ne demeli. Bence bütün yasaklar kalkmalı. Kadınlar kendi haline bırakılmalı.” Mahalle baskısından korkmuyoruz Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Başkanı Nilüfer Bulut: “Kadınlar üzerinden yapılan siyasetten rahatsızız. Türkiye'nin Malezya olacağından yola çıkılarak gerginlik yaratılıyor. İşin esası, 'Malezya Olur muyuz' tartışmasını da Türkiye'yi tanımayanlar yaratıyor. Daha anayasa taslağı bile ortaya çıkmamışken kıyametler koparmanın gereği yok. Leyla Alaton, bir iş kadını olarak kadınların işlerini ellerine aldıktan sonra türban takıp takmayacaklarına karar vermelerini istiyor. Oysa daha yolun başında eğitim hakkı dahi elinden alınan kadın nasıl ekonomik güç olacak? Bize göre hiç kimsenin eğitim hakkı elinden alınamaz. Bu konuda Alaton'un bir önyargısı var. Bence Türkiye Malezya falan olmaz.” Mesele yalnızca ekonomi değil Önceki gün gerçekleştirilen toplantıyı düzenleyen KAGİDER'in Başkanı Gülseren Onanç da, başörtüsü takan öğrencilerin eğitim alma özgürlüğünün kısıtlanmasını doğru bulmadığını söyledi. “Türban takan kadınların da bireysel özgürlüklerini gerçekten kullanıp kullanamadıklarını ve kendilerine dayatılan ataerkil düşünceden kurtulmanın yollarını araması gerekiyor” diyen Onanç, Leyla Alaton'a da cevap vererek, “Sorunu sadece ekonomik boyutta algılamak çözümü önünde engel oluşturur. Konuyu tüm boyutlarıyla algılamaya çalışmamız gerekiyor” dedi. Baskıdan değil, inançları dolayısıyla örtünüyorlar TESEV'in “Değişen Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset” başlıklı araştırması, genç kızların aile baskısı nedeniyle değil, “başörtüsünü İslam'ın bir emri olarak gördükleri” için örtünmeyi tercih ettiklerini ortaya koymuştu. Araştırmadan, genç kızların, ailelerinin “üniversite için gerekirse başörtüsünü çıkarmaya yeşil ışık yakmasına” rağmen başlarını örtmeyi tercih ettikleri de ortaya çıkmıştı. Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın koordinatörlüğünde Kasım 2006'da yapılan araştırmada 23 şehirde 1492 kişiyle görüşüldü. “Neden örtünüyorsunuz” sorusu sorulan başörtülülerin yüzde 71,5'i “Örtünmek İslam'ın emri olduğu için” cevabını verirken, yüzde 3,9'u da “Başımı örtmek kimliğimin ayrılmaz bir parcası” dedi. Başörtülülerin sadece yüzde 0,2'si kardeşini ve anne-babasını kastederek “ailem istediği için örtündüm” karşılığını verdi. Araştırmada ailelere sorulan “Tesettürlü kızınızın üniversiteye gidebilmesi için başını açmasını onaylar mısınız?” sorusuna verilen yüzde 65'lik “onaylardım” cevabı da, başörtüsünün aile baskısıyla takılmadığını açıkça ortaya koydu. Kızlarının başörtüsünü çıkarmasını onaylamayanların oranı ise yüzde 24,5 oldu. Gençlerin bütün tercihleri şüpheli! 'Değişen Türkiye'de Din, Toplum, Siyaset' başlıklı geçen yıl yayınlanan araştırmayı yapan ekipte yer alan TESEV Demokratikleşme Programı Asistanı Derya Demirler de Leyla Alaton'un bakış açısını eleştirdi. Demirler şöyle dedi: “Alaton'un bakış açısını doğru kabul edersek ekonomik bağımsızlığını kazanmayan gençlerin tüm tercihleri şüpheli hale gelir. Öyleyse bunlar üniversite tercihi de yapmasın, oy da kullanmasın. Bu yorum bireyi çocuklaştırmak anlamına gelir. Bütün dünyada 18 yaşına gelen herkes kendi tercihini verebilecek şekilde değerlendirilir. Eğer Leyla Alaton gibi bakarsak olaya öyleyse eğitim alamadıkları için hiç bir zaman ekonomik bağımsızlıklarını elde edemeyecekleri için hiç bir zaman da özgürleşemeyeceklerdir. Bu görüş demokrasiyle bağdaşmaz. Ayrıca yasaklayarak insanların kimliklerini yer altında yaşamalarına neden oluruz. Eğitim alan türbanlı kadınlar da özgürleşip kendi kararlarını verirler.” YENİŞAFAK
<< Önceki Haber Herşey para değil Leyla Hanım ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER