Zekeriya Öz'den şok Ergenekon çıkışı

Gazeteci Nazlı Ilıcak'ın, Zekeriya Öz ile yaptığı çok konuşulacak röportajda gündemi sarsacak ayrıntılar ortaya çıktı.

Zekeriya Öz'den şok Ergenekon çıkışı

İşte Gazeteci Nazlı Ilıcak'ın Zekeriya Öz röportajının 4. bölümü  

AK Parti hükümetine muhalif olan ve eleştirel yazılar yazan ünlü bir gazetecinin, ısrarla soruşturma kapsamına alınmak istendiğini fark ettim. Delil olmadığı için her defasında bu gazeteciyi soruşturmaya dahil etmedim. Polislere sorunca çok üst düzeyden baskılar olduğunu öğrendim.

Gezi olaylarına benim nezaret etmemi isteyen bakan yardımcısına “Hükümetin isteğini hemen yapan savcıları varmış onlara söyleyin” cevabını verdim. “Hepiniz hükümetin savcısı değil misiniz” deyince “Ben hep devletin savcısı oldum. Hiçbir hükümetin savcısı olmadım” diyerek teklifi reddettim.

Sizi, önce Ergenekon’un savcısı olarak tanıdık. Acımasız ve tavizsiz olduğunuz söyleniyordu. Hangi düşüncelerle bu davayı bu kadar sahiplendiniz?

Günlük hayatta da, mesleğimi icra ederken de, hiçbir zaman acımasız ve tavizsiz olmadım. Soruşturmasını yaptığım hiçbir dosyada, taraflara kötü davranmadım. O nedenle bu yakıştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Ergenekon soruşturmasında elde edilen delillerin mahiyetini ve gücünü görünce, maddi gerçeğe ulaşabilme niyetiyle hukuken gidebildiğim kadar gitmeye çalıştım. Aslında bütün savcılar dosyaların sahipleridir ama bazen iş çokluğundan ya da başka nedenlerle dosyalara öz evlât ya da üvey evlât gibi yaklaşılabiliyor.

Ergenekon bir torba gibi kullanıldı; birbiriyle ilgisiz kişilerin aynı torbaya atıldığı iddia edildi.

Ergenekon davasında verilen karar henüz kesinleşmediği için, bu konuda konuşmayı doğru bulmuyorum. Ancak bu davanın tam olarak anlaşılamadığını düşünüyorum.

HÜKÜMETİN DEĞİL DEVLETİN SAVCISIYIM

Size telkin ya da baskı yapıldı mı?

Gezi olayları sırasında, önceden ailece görüştüğüm bir  bakan yardımcısı beni aradı. Başsavcım bu olaylara siz nezaret etseniz” dedi. Ben de,“Hükümetin isteğini hemen yapan savcıları varmış onlara söyleyin, benim görev alanım belli” cevabını verdim. “Hepiniz hükümetin savcısı değil misiniz” diye sorunca “Ben hep Devlet’in savcısı oldum. Hiçbir hükümetin savcısı olmadım. Hem benim yetki alanım dışındaki olaylar” diyerek bu teklifi reddettim. Bunu, genel tavrımı anlatmak için size naklediyorum.


Zekeriya Öz’ün Ergenekon dosyasından alınması, birçok gazetede manşet oldu.

YÜRÜTME ORGANININ MÜDAHALE GİRİŞİMİ OLDU

Ergenekon soruşturmasında da Yürütme Organı’nın, çeşitli kademelerinde müdahale girişimleri ve bana iletilen istekler oldu ancak hiçbirisini kesinlikle yerine getirmedim. Hatta dosya, bu nedenle elimden alınmak bile istendi. Bir tanesini örnek olarak verebilirim: AK Parti hükümetine muhalif olan ve eleştirel yazılar yazan ünlü bir gazetecinin, ısrarla soruşturma kapsamına alınmak istendiğini fark ettim. Herhangi bir delil olmadığı için her defasında bu gazeteciyi soruşturmaya dahil etmedim. Ancak bu konudaki ısrarı fark edip polislere sorunca, gazetecinin soruşturmaya dahil edilip tutuklanması konusunda çok üst düzeyden gelen baskılar ve talimatlar olduğunu öğrendim.

ÇÖLAŞAN ÖRGÜTSEL İRTİBAT GÖRÜLMEDİĞİ İÇİN SORUŞTURMAYA DAHİL EDİLMEDİ

İsmini vermediğiniz kişi Emin Çölaşan olabilir mi? Zira Çölaşan, “Başbakan beni dinletti” diye yazmıştı.

Şüphe üzerine dinlemeye alınmış, örgütsel bir irtibatı görülmediği için soruşturmaya dahil edilmemiştir. Ben hiçbir kişiden ya da makamdan ne bu soruşturmada ne de başka bir soruşturmada talimat alarak hareket ettim. Bilgime ve vicdanıma göre, neyi doğru olarak gördüysem öyle davrandım. Çok kısıtlı imkânlarla yürüttüğüm bu soruşturmada, varsa hukuki hatalar onlar, kasıttan ziyade hukuki takdir hataları olabilir. Kimseyi de bilerek mağdur etmek istemedim.

SİYASİ İRADE DESTEKLEMİYORSA YOL ALINMAZ

O tarihte Erdoğan Ergenekon davalarını destekliyor muydu?

Hem hükümet,  hem de hükümetin başı olarak Başbakan Erdoğan destekliyordu. Bu kadar büyük bir soruşturmanın siyasi iradenin desteği olmadan yürümesi mümkün değil. Bunun en güzel örneği, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun nasıl engellendiği ve kapatıldığıdır. Siyasi iradenin desteklemediği böyle bir soruşturmada yol alma imkânı yoktur. Hele hele İdare’den bağımsız ve adliyeye bağlı bir adli kolluğun olmadığı ülkemizde bu mümkün değil. Kolluğa siz emir veriyorsunuz, Yürütme “Yapma” deyince verdiğiniz emir yerine getiriliyor mu? Hayır.

Başbakan, “Ergenekon savcısıyım” dediğine göre, herhalde aranızda bir rekabet vardı!!!

Onun bu ifadesi, o zaman beni çok rahatsız etmişti. Talihsiz bir açıklamadır. O makamda olan bir kişinin kullanmaması gereken bir ifadeydi. Keşke söylenmeseydi. Ancak, bu sahiplenme tavrından dolayı, hem Erdoğan, hem de partisi, Ergenekon davasından çok istifade etti.

HUKUKİ KAZANIMLAR KAYBEDİLDİ

Oda TV operasyonundan (14 Şubat 2011) bir süre sonra, Ergenekon savcılığından alınıp, Başsavcı vekili yapıldınız. Sizce bu bir tenzil-i rütbe miydi? Sebebi neydi? Ahmet Şık ve Nedim Şener’in soruşturma kapsamına alınması mı bunda rol oynadı?

Oda TV davası henüz karara bağlanmayan bir dava.  Bu konuda şimdi konuşmam, yargılanan kişilerin hukuki durumlarını etkileyebilir.

PASİFEZE ETME TAKTİĞİ

Ergenekon soruşturmasından alınarak, Başsavcı vekilliğine getirilmem son yıllarda yargıda çok sık uygulanan bir pasifize etme taktiğidir. Aynı şeyi 17/25 Aralık soruşturmasından sonra, İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya da yaptılar. Görünüşte daha üst ama pasif bir görev olan Bölge Adliye Mahkemeleri Başsavcılığı’na getirildiler. Henüz kurulmayan bir mahkemeye Başsavcı yaptılar. Bunun neden yapıldığını konuyu yakından takip edenler biliyor. Belki ileride daha uygun bir zaman ve zeminde bu konu üzerinde de çok konuşmak gerekecek.

Tayyip Erdoğan’ı uzun süredir tanıyor musunuz? Adının yolsuzluk iddialarına bulaşmasına şaşırdınız mı?

Kendisini bizzat tanıyorum; çeşitli ortamlarda yüz yüze görüşmelerimiz oldu ama şimdi ayrıntıları anlatmak istemiyorum. Bir hukukçu olarak, AB uyum sürecinde çıkarılan kanunlar ve gösterilen çabalar nedeniyle, tabii ki Erdoğan’a sempatim vardı. Ancak son yıllarda, ülkenin AB yolundan çıkmasına yol açacak adımlar attı; hukuki kazanımlar kaybedildi. Bunları tasvip etmem mümkün değil. Erdoğan’ın adının yolsuzluk iddialarına karışmasına kim şaşırmadı ki ben de şaşırmayayım. 17/25 Aralık süreci, aslında bazı kişileri tanıma adına benim için de çok faydalı oldu diyebilirim. Koca koca insanların, çok küçük şeyler için, koca bir ülkenin kaderini hiç düşünmeden nasıl etkilediğini görüyoruz.

GÜVENLİK ŞİRKETLERİYLE İSTİHBARAT TOPLADILAR

Demek Can Dündar, Ergenekon kitabında, 10 yıl önce bu yapıyı Memduh Ünlütürk’ten (Erol Mütercimler’den) naklen anlatmaya çalışmış. Dolayısıyla siz, birbiriyle irtibatlı görünmeyen kişilerin neden Ergenekon davasına dahil edildiğini, bu örneği de vererek izah ettiniz.

Meselâ, Hurşit Tolon, niçin Akın Birdal suikastının faili Semih Tufan Gülaltay’la defalarca görüşüyor? Bir orgeneralin, bir mafya lideriyle ne ilişkisi olabilir? Ergenekon’un sivil ayağı ayrı, asker ayağı ayrı... Meselâ aramalarda, Muzaffer Tekin’den ve Oktay Yıldırım’dan (Oktay Yıldırım, Ümraniye’deki bombalarla ilgili kişi) “Ergenekon Lobi” diye bir belge çıktı. Bu belgede, birçok hususun yanı sıra,  sivil toplum örgütlerinin tek bir çatı altında toplanması, güvenlik şirketleri kurdurulması öngörülüyordu. Veli Küçük’ün kaç tane güvenlik şirketi var! İstihbarat, zamanımızın en büyük sermayesidir. Güvenlik şirketleri vasıtasıyla, her yerden, büyük müesseselerden, sitelerden, eğlence mekânlarından haber alınabilir. Veli Küçük’te  de, “Ergenekon, Analiz ve Yeniden Yapılanma” belgesi dahil olmak üzere, 36 dokümana ulaştık. Bunların bazıları son derece gizli belgelerdi. Meselâ aralarında “Panzehir” adını taşıyan PKK ile ilgili bir kurmay yazısı mevcuttu. O yazı, Öcalan’ın 1999’da yakalanması üzerine kaleme alınmıştı. Söz konusu yazıda, PKK yönetim kadrolarının tasfiye edilerek yerlerine Türk Silâhlı Kuvvetlerinden seçilecek olan genç, donanımlı ve uygun subayların atanması öngörülüyordu. “Böylece Pentagon merkezli, AB destekli PKK terör örgütü tümüyle dış güç odaklarının kontrol ve yönetiminden andırılmış olacaktır” deniliyordu.

HER ŞEYİN ÜSTÜNDE BİR ÖRGÜT

Can Dündar’ın Ergenekon isimli kitabında, Erol Mütercimler’den naklen Ergenekon şöyle anlatılıyor: “Memduh Ünlütürk Paşa, kendisinin de bu Ergenekon’un içinde olduğunu söyledi ve dedi ki: ‘Ergenekon, Genelkurmay’ın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de, her şeyin üstünde bir örgüttür. Yasayla filan kurulmamıştır. 27 Mayıs darbesinden sonra CIA, Pentagon tarafından kurdurtulmuş. Ergenekon’un içinde insanlar, buraya hizmet ederler. Ama vatana ihanet olsun diye değil. Vatanı kurtarıyoruz, vatana hizmet ediyoruz, yararımız dokunuyor düşüncesiyle bu örgüt içinde yer almışlardır. Özellikle Amerika’da kontrgerilla eğitimi görmüş olan, bu kurslardan geçen generallerin bir bölümü, geri geldiğinde bu kontrgerilla içinde yer alır.’ Sonuçta ben daha başka insanlardan araştırdığımda Ergenekon’da şunu gördüm: Bunun içinde subaylar var, Emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler, işadamları, hatta sıradan insanlar var.”

ERGENEKON ÇOK ORGANİZE VE KARMAŞIK BİR YAPI

Kısaca Ergenekon nedir?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar şu anda temyiz aşamasında; yani henüz kesinleşmedi. Benim burada kesinleşmeyen bir davaya ilişkin yapacağım açıklamalar, sanıkların hukuki durumlarını etkileyebilir. Karar kesinleşinceye kadar ayrıntılı konuşmayı doğru bulmuyorum. Bu konular bütün teferruatıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının başlangıç bölümünde var.

ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTLERİNİ KAPSIYOR

Sadece şu kadar söyleyebilirim: Çok organize ve karmaşık bir yapı. Medya, sivil toplum kuruluşları, hatta çıkar amaçlı suç örgütlerini kapsıyor. Toplumun bütün ünitelerine hükmetmek ve bütün gücü kontrol etmek isteyen bir yapı Ergenekon.

Can Dündar’ın Celâl Kazdağlı ile birlikte kaleme aldığı “Ergenekon Devlet İçinde Devlet” isimli bir kitabı var. O kitap, 1990’lı yılların sonunda yazılmış. Ergenekon davası filan ortada yok. Ama, Ergenekon ismiyle kitapta yer alıyor. Tümgeneral Memduh Ünlütürk, Erol Mütercimler’e, Ergenekon adlı bir üst örgütten söz etmiş. Ünlütürk, 12 Mart döneminde işkence yapıldığı ileri sürülen Ziverbey Köşkü’nün komutanı.

NE DEDİLER?

Oda TV operasyonundan bir süre sonra Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturmasından alındı. O güne kadar yaptığı hizmetler dolayısıyla, Ergenekon davasına önem veren çok sayıda kalem, ondan övgüyle söz etti:

CESARETİYLE ANILACAK...

Ali Bayramoğlu: “Zekeriya Öz, Türk hukuk tarihine cesaretiyle ve attığı adımlarla geçen, demokratikleşme sürecinde katkıları her zaman anılacak bir isimdir.”
(31 Mart 2011)

HUKUK YOLUNDA YÜRÜDÜ

Cengiz Çandar: “Hukukun parmaklarını derin devlete geçirdiği, dokunulmazlara dokunmaya cesaret ettiği ve azimle tuttuğu hukuk yolunda yürüdüğü için, Zekeriya Öz’e teşekkür
borçluyuz” (2 Nisan 2011)

ZEKERİYA ÖZ BİR KAHRAMAN

Şamil Tayyar: “Bana göre Zekeriya Öz bir kahramandır. Demokrasilerde kahramanlara çok fazla ihtiyaç duyulmaz ama, Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde zaman zaman kahramanlar ortaya çıkar. Zekeriya Öz, tarihi bir misyon üstlenmiş ve yerine getirmiştir. Eğer Zekeriya Öz ve o soruşturmadaki birkaç savcı olmasaydı, Ergenekon soruşturması bu aşamaya gelmeyebilirdi.” (5 Nisan 2011/TVNet televizyon programı)

ÖZ?VE?İSMİ?ANILMAYAN?DİĞER?KAHRAMANLAR

Rasim Ozan Kütahyalı: “Hem Zekeriya Öz, hem de Ali Fuat Yılmazer, hem de bu süreçte ismi anılmayan diğer kahramanlar, 2007’den itibaren büyük, çok büyük, çok çok çok büyük bir işe giriştiler. Öz ve Yılmazer, konumları dolayısıyla da, ‘işin başı’ olarak görülen ve en çok saldırılan 2 isimdi. Şu an ikisi de görevden el çektirildiler, pasifize edildiler.” (6 Nisan 2011)

YÜREKLİ BİR SAVCI O

Abdülkadir Selvi: “Türkiye’nin darbecileri kulağından tutup, yargının karşısına çıkarma sürecindeki en önemli isimlerinden biri savcı Zekeriya Öz. Ergenekon operasyonunu yapma cesareti gösteren yürekli bir savcı o. HSYK tarafından Ergenekon savcılığından alınarak, İstanbul Başsavcı vekilliğine getirilmesi elbette ki tartışma konusu olacak. Çünkü o sıradan bir isim değil. İtalya’da Gladyo operasyonunu gerçekleştiren savcı, Felice Casson neyse, Türkiye’de Zekeriya Öz o. İtalya’da temiz eller operasyonunu yürüten savcı Di Pietro neyse, savcı Zekeriya Öz de o.” (31 Mart 2011)

ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU

Yıldıray Oğur: “4 yıl ince elini taşın altına sokan, böylece işini yapıp evine gitme konforunu bozan bir savcı tüm bunlardan daha iyi bir vedayı hak ediyordu.  Dokunanı yakan şeye elini uzatacak başka savcılar için...” (31 Mart 2011)

Röportaj: Nazlı ILICAK- BUGÜN GAZETESİ

<< Önceki Haber Zekeriya Öz'den şok Ergenekon çıkışı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER