Şiddet bitsin, olmaz olur


29 Ekim resepsiyonunda Genelkurmay’ın resepsiyonlarına çağırmadığı BDP’liler ve Gül çifti biraraya geldi. Sohbete Cumhurbaşkanı’nın “Şiddet oluru olmaz ediyor” sözü damgasını vurdu Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda gazetecilerin en çok ilgi gösterdiği, konuşulanları duymak için kulak kabarttığı, halkaya yaklaşamaya çalıştığı an, askerlerin resepsiyonuna gelmediği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile askerlerin resepsiyonlarına çağırmadığı BDP’lilerin buluşmasıydı. Cumhurbaşkanı Gül “Türkiye’nin bütün gerçeği burada. Bütün farklılıkları, bütün renkleri burada. Türkiye’nin realitesi burada. Türkiye burada” dedikten bir süre sonra BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık, Hasip Kaplan, Nuri Yaman, Hamit Geylani ile gecenin siyaseten en heyecan verici ve en uzun sohbetini gerçekleştirdi. Sıcak geçen sohbette ciddi meseleler geçen hafta Cumhurbaşkanı’nın Mardin ve Batman’a yaptığı gezi üzerinden açıldı. Eski bir Mülkiye Başmüfettişi olduğu için bu tarz resmî resepsiyonları ve konuların nasıl açılacağını iyi bilen BDP’li Nuri Yaman, Gül’ün Batman’da bir kahvehanede iskemleye oturarak çay içtiği ânı hatırlatıp, Kürtçede o oturaklara “kürsü” dendiğini söyledi ve konuyu açtı: Kahvehanede kürsümüz var ama üniversitelerde kürsümüz yok. Seçim barajı meselesi de çözülür Gül de memleketi Kayseri’ de o oturaklara “iskemle” dendiğini söyleyerek girdiği sohbette, geçen hafta ziyaret ettiği Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili Enstitüsü’ndeki (Cumhurbaşkanı da o enstitünün adının bir son dakika operasyonuyla Yaşayan Diller Enstitüsü’ne çevrildiğini bilmiyor galiba) faaliyetlerden ve oradaki öğretim görevlilerinin Kürtçe konusundaki uzmanlıklarından övgüyle bahsetti. Dışişleri Bakanlığı’ndan beri Kürt meselesiyle yakından ilgilendiğini söyleyen Gül’e esas konuyu ise BDP lideri Selahattin Demirtaş açtı: “Artık okullarda Kürtçe eğitim yapılabilmeli.” Gül’ün cevabı dikkat çekiciydi: Eskiden bunlar konuşulamazdı. Artık konuşup tartışıyoruz tüm bunları. Ama şiddet, kan ve ölümün durması gerekiyor. Bunlar oluru olmaz yapıyor. Medeni ülkeler nasıl çözüyorsa... Bu sırada gecenin en şık ismi olan BDP’li Sırrı Sakık seçim barajının düşürülmesini gündeme getirdi. Başbakan’ın “şimdi olmaz” dediği konuya Cumhurbaşkanı daha sıcaktı: Adım adım bu meseleler aşılacak. Demirtaş’ın “Siz Türkiye’nin her yerine gidiyorsunuz, halkla konuşuyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanım. Bilmenizi isterim ki Türkiye’de bölücülük tehlikesi söz konusu değil. Biz Türkiye’nin bölünmesini istemiyoruz. Bölünmek isteyen bir halk da yok” sözleri üzerine ise Gül “Zaten böyle bir Türkiye’den kim ayrılmak ister” dedi ve sohbeti yine altı çizilmesi gereken bir mesajla tamamladı: Medeni ülkeler etnik meselelerini nasıl çözüyorsa biz de öyle çözeceğiz. *** Acemi konuğun resepsiyon notları Türkiye’nin değil cumhuriyetin ordusu » Resepsiyon salonuna bir kürsü konmuştu ama Cumhurbaşkanı o kürsüyü kullanmadı. Bir konuşma hazırladığını duyduk ama o konuşmayı da yapmadı. » Resepsiyonda TSK, Köşk’teki dört yaveriyle temsil edildi. Bir köşede durup, içkilerini içen askerler, eşlerini de getirmemişlerdi. Her şeyi şu tweet özetliyordu: Türkiye’nin değil, cumhuriyetin ordusu. » Haziran ayında çalışmalarına başlanıp yenilenen Çankaya Köşkü’nün Şeref Holü ve Kabul Salonu ilk kez bu resepsiyonla görücüye çıktı. Ben ilk kez geldiğim için eski halini sadece fotoğraflarından biliyorum. Resepsiyonların müdavimleri ise eski salonu “korkunç”, “rüküş”, “dökülüyordu” kelimeleriyle anlatmakta birleşiyor. Beyazlaşan ve şıklaşan yeni salon Köşk’te “Hanımefendi” denilen (Tabii Abdullah Gül de Beyefendi) Hayrünnisa Gül imzalı. Köşk’e “Para harcıyor, Atatürk’ün köşkünü bozuyor” gibi homurtular nedeniyle pek el sürmek istemeyen ve bu yüzden Dışişleri Konutu’nda oturmayı sürdüren Hayrünnisa Hanım salon için hem çok çalışmış hem de herkesi çok çalıştırmış. İtalya ve Fransa’ya giden iç mimar danışmanların İtalyan ve Fransız esintileri salonun her yerinde hissediliyor. Salon resepsiyona ucu ucuna yetiştirilmiş. Geçen hafta Almanya Cumhurbaşkanı geldiğinde arka tarafta hâlâ mermerler takılıyormuş. Sonuçta salon sadece katılımcılar açısından değil görüntü olarak da sivilleşmiş oldu. Ankara estetiğine dünyadaki trendleri takip eden çağdaş bir kadının elinin değmesi iyi olmuş » Beyazlaşan salonda beklerken Çankaya Köşkü’nün eski ev sahipleriyle ilgili Ankara’yı iyi tanıyan isimlerden çok ilginç hikâyeler duydum. Sezerlerle, 2000-2007 arası Çankaya Köşkü’nde tarih durmuş anlaşılan. O tarihlerde köşkte hala 486 olarak bilinen model bilgisayarların kullanıldığından, saat 17.00’de mesai bitimiyle internetin kapatılmasına kadar... » Köşk’teki en renkli davetlilerden biri sosyetenin en ünlü ismi Ender Mermerci’ydi. Haynünnisa Hanım’la sohbet eden Mermerci, başörtüsü ayrımcılığına karşı tepkiliydi. “Çok kızıyorum buna. Ben açarım sen kaparsın kim karışır” dediğini duyduğum Ender Hanım’ın bu liberal tavrına şaşırmamak gerek. Çünkü onun 1993’te ölen eşi Mehmet Mermerci Türkiye’nin ilk liberallerinden biriydi. Akfil’in sahibi olan Mehmet Mermerci, liberal kelimesinin küfür diye kullanılacak kadar bile bilinmediği 70’lerde aralarında siyasetçi ve gazetecilerin de olduğu binlerce kişiye liberalleşmenin faydalarını anlatan mektuplar göndermişti. Hatta Özal’ın bu mektuplardan etkilendiği iddia edilmişti. En ünlü sözü: Türkiye’de işadamı yok, işadamı siyasi serbestlik, adalet, fırsat eşitliği ister, bizdekiler “müteşebbis.” » Ordu ve CHP ile birlikte resepsiyonda Doğan Grubu’nun eksikliği de dikkat çekiciydi. Mehmet Ali Birand, Güneri Civaoğlu, Fikret Bila gibi grubun önemli isimleri Köşk’teydi ama Doğan ailesinden, holdingin yöneticilerinden, grubun gazetelerinin genel yayın yönetmenlerinden hiçbirisi resepsiyona gelmemişti. Diğer gruplar ise tam kadro yerlerini aldılar. Ahmet Çalık, Akın İpek, Turgay Ciner genel yayın yönetmenleri ve yöneticileriyle gelmişlerdi. » Gül ile BDP’lilerin gürültü arasında pek duyulmayan sohbetlerinin en yakın tanığı Fikret Bila’ydı. Bila, az sonra bütün gazetecileri bir köşeye çağırıp bütün duyduklarını paylaştı. Çok hoştu... » Zeypep’le Köşk’te az kalsın “Yıldıray Oğur ve eşi, Twitter temsilcisi” diye anons edilecektik. Twitter, Köşk’ün gayrıresmî iletişim aracı galiba. Resepsiyona davet edilen gazeteciler, Yavuz Donat, Güneri Civaoğlu gibi klasik isimler dışında genelde Twitter’dan seçilmişti sanki. Keşke resepsiyon öncesi telefonlar da toplanmasaydı. » Başı açık eşleri olan AKP’liler “eşli” gelirken eşi başörtülü olan AKP’li vekillerden eşli katılım azdı. Umarım bu, görüntüyü kurtarmak için planlanmamıştır. “Emine Erdoğan’ın gelmemesinin nedeni Hayrünnisa Hanım’la meselesi değil askerlerin boykot tavrını protesto etmek” diyenler çoğunlukta...
<< Önceki Haber Şiddet bitsin, olmaz olur Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER