Başbakan Yardımcısı Arınç, Siirtte (2)

Başbakan Yardımcısı Arınç, Siirtte (2) -Arınç: "Aslını inkar etmek rezalettir. Çok şükür biz aslımızdan, neslimizden bu ülkede 75 milyon insanın ortak bir noktasında buluşmuşuz" -"Aynı kıbleye döndüğümüze, aynı duaları okuduğumuza,


SİİRT (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Aslını inkar etmek rezalettir. Çok şükür biz aslımızdan, neslimizden bu ülkede 75 milyon insanın ortak bir noktasında buluşmuşuz" dedi.
     Arınç, Siirt Öğretmenevinde sivil toplum örgütü temsilcileri ve kanaat önderlerinin yer aldığı toplantıda, bir insanın "Ben Kürdüm" diyebilmesi gerektiğini belirtti.
     "Siirtin Baykan ilçesinde Arınç diye bir köy var, sen o köyden misin- dediler. İlk defa duyuyorum. Siirte geldim, gittim kimse bana Arınç köyünden bahsetmedi. Annem Antalya Alanyalıdır. Babam orada vazife yaparken evlenmişler, oradan da bir şey duymadım. Yok dediler, sen bizim köydensin, peki nasıl oluyor- Ama söylesinler benim için şereftir. Manisa Ege bölgesinde, oo biz bunu bilmiyorduk, meğer bu adamda Kürtmüş dediler. Ben o gün dedim ki bakın anam bu, babam bu ben buralıyım. Ben Yörük bir ailenin çocuğuyum. Hamdolsun bu benim için bir iftihar vesilesidir" diye konuşan Arınç, ancak ırkçı olmadığını vurguladı.
    
     -"Şerefli bir sütten gelmem yeterli"-
    
     Şemdinlinin veya Beytüşşebapın bir köyünden, Diyarbakırın mezrasında doğmuş bir insan, Kürt veya Arap olsaydı bundan gocunmayacağını dile getiren Arınç, "Derdim ki Rabbime, Allahım sana şükürler olsun. Beni Müslüman bir anne ve babadan yarattın. Bu benim için yeter. Yani benim hangi anne ve babadan geleceğimi, kendim tayin edemediğime göre, şerefli bir sütten gelmem benim için yeterli. Bu gün de aynı şeyi söylüyorum. Arınç köylüleri benimle kardeş ve hemşehri bilirlerse, bundan iftihar ederim. Türkiyenin de böyle olmasını isterim. Aslını inkar etmek rezalettir. Çok şükür biz aslımızdan, neslimizden bu ülkede 75 milyon insanın ortak bir noktasında buluşmuşuz" diye konuştu.
     Annenin Kürt veya Türk olmasının farklı olmadığını, annelerin dili ve duasının bir olduğunu kaydeden Arınç, kimin evladı ölüyorsa en büyük acının, en çok gözyaşının ondan geldiğini bildirdi.
     "Ağlarsa anam ağlar sözü zaten oradandır. Aynı kıbleye döndüğümüze, aynı duaları okuduğumuza, aynı ibadeti yaptığımıza göre bizim aramızda bir farklılık olmaması gerekiyor. Aldatılmış olabiliriz. İnanmış olabilirsiniz, silah almış olabilirsiniz. Birbirimizi vurmaya gitmiş olabiliriz. Bu fitneden kurtulmak için bir çare bulmamız lazım. Kim bulacak bunu. Partilere bakıyoruz, daha ne dedikleri belli değil. Cesaretleri yok, korku içindeler. Bugün A, sağa dönüp B diyorlar. İçlerinden 10 kişi çıkıyor. Böyle olsun diyor, 20 kişi çıkıyor böyle olmasın diyor. Herkes ayrı telden çalıyor. İktidar olmaları mümkün değil, iktidara geldikleri zaman da ne yapacakları belli değil" diyen Arınç, şöyle konuştu:
     "İş bize kaldı gene, biz bunu çözmeliyiz. 10 bin kilometre yol yapabilirsiniz. Her tarafa uçakla gidebilirsiniz, gayri safi milli hasılanız 2 trilyon dolar olur. 155 milyar dolar ihracat yaparsınız. İyi güzel ama burada bir yara var. Bu yara kanıyor, bu yara hergün en az 3-5-10-50 canımıza mal oluyor. Terör 35 yıldan beridir Türkiyede kan akıtmaya devam ediyor. En güçlü olduğumuz zamanda bu işin çözümünde kararlılık göstermemiz lazım. İşte Başbakanımızın baldıran zehri bile olsa içeceğim. Tek başıma kalsam da yürüyeceğim dediği iş budur. Sonucu inşallah hayır olursa, bu işi, görevi yapmış olacağız. Bize neye mal olursa olsun. Biz bunun bedelini ödemeye hazırız. Peki ne yaptık, bu güne kadar- Yapılanlar bellidir. Bunu tekrarlamaya gerek yok, ancak İmralıdaki Öcalan ve Öcalana bağlı olduklarını iddia eden hem silahlı gruplar, hem Kandil hem de Türkiyedeki siyasi parti, belli bir siyasi parti ve onların milletvekilleri, Öcalan belli bir süreci başlatırsa, bu işten netice alabiliriz diye ortaya çıktılar."
    
     -"Birinin ayağına diken batmasını istemeyiz"-
    
     Çözüm sürecini MİT vasıtası ile değerlendirdiklerini, MİTin gittiğini, geldiğini, uzun görüşmeler olduğunu bildiren Arınç, belki defalarca görüşmeler yapıldığını, eskiden yapılan görüşmeleri kast etmediğini, önceki hükümetler döneminde de görüşmeler olduğunu, ancak korktukları için vazgeçtiklerini aktardı.
     Arınç, 1999 yılında da dışarı çıkma kararının verildiğini, ama dışarı çıkarılırken baskın yapıldığını, 500-600 kişinin öldüğünü aktararak, karşılıklı güvensizlikler olduğunu anlattı.
     "Şöyle olursa bu iş böyle devam edebilir diye düşünüyorum. Öncelikle silahların susması, eylemsizlik kararı, artık hiçbir yerde bombalama, intihar saldırısı, karakol baskını, caddelerde, sokaklarda patlayıcı madde tamamen sussun. İkincisi silahlı unsurlar dışarı çıksın. Üçüncüsü silahlar tamamen bırakılsın. Öcalanın daha önce dediği gibi, silahlar sussun siyasettin ve fikirlerin konuşacağı bir noktaya gelelim. Bunu kim belirleyebilir, ne için hayır diyebilir" diyen Arınç, şöyle devam etti:
     Bir üniversitede katıldığı konferansta, bir öğrenci kendisine "Eskiden şehit cenazeleri vardı. Gözyaşları döküyorduk, herkes sokaklara çıkıyordu. Yaşasın şehitlerimiz, kahrolsun PKK. Şimdi bunlar yok, ne oldu" dediğini hatırlatan Arınç şunları kaydetti:
     "Cin tepeme çıktı. Adama bak ya resmen 5 aydır Türkiyede eylem yok diye üzülüyor. Cenaze sesleri gelmiyor, üzülüyor adam, sanki eskiden daha iyiydi de bu nereden çıktı diye benden hesap soruyor. Ben de ağzıma geleni söyledim. Böyle bir şey olabilir mi, birinin ayağına diken batmasını istemeyiz. Sen hangi cenazeden bahsediyorsun- Bunlar kimi memnun eder. Çok şehit cenazesine gittim, gazilerle konuştum, görüştüm. Mesela hiçbir şehit cenazesinde yakınları şunu demediler, bizim evladımız öldü, herkesin evladı ölsün. Ben hiç bir gaziden şunu duymadım, Benim kolum, bacağım koptu, gözümü kaybettim. O zaman herkesin bacağı kopsun, gözü çıksın. İki şey duydum. Birincisi, Bizi bu hale getirenleri yakalayın, hesaplarını görün, ikincisi de Ne olur, ne yapacaksanız yapın, bu ateşi durdurun. Başka analar ağlamasın, gözyaşı olmasın. Türkiyede artık terör bitsin dediler. Bunu söyleyen insanlara bakın, bir üniversite talebesinin söylediği lafa bakın. Ya beni kızdırmak ya da hakikaten içinden geçeni söyledi. Bu lafı söyleyen televizyon ekranları önünde siyasi partilerin temsilcileri var. Yazıklar olsun onlara."
     (Sürecek)
    
     Muhabir: Nurten Aslan - Nail Kadırhan - Ayhan Mergen
     Yayıncı: Erdem Gültekin
<< Önceki Haber Başbakan Yardımcısı Arınç, Siirtte (2) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER