Keşke demeseydin be hoca!

"Ey Hoca! Din alimi kimliğinle senin Erdoğan ve AKP iktidarını muhafaza etmek adına gösterdiğin bu olağanüstü çabada yaptığın dini yorumlar insanları dinden imandan uzaklaştırmaktan başka ne işe yarar?"

SHABER3.COM

Dedim, dedi… Keşke demeseydin be hoca!

Bir önceki yazımda parti müftülüğünden iktidar ve ortaklarının müftülüğüne oradan da teorisyeni olduğu siyasal İslamcı devletin müftülüğüne terfi etmiş Hayrettin Karaman’ın “Doğrunun, iktidara zarar verecekse, söylenmesi caizdir diyemem” sözü üzerinde durmuş ve bunu onun söylediğine inanmak istemediğimi yazmıştım. Yazıyı tam gazeteye göndereceğim zaman hoca Yeni Şafak’ın “Yıkıcılara destek olmayın” başlığı ile manşete çektiği “Dedim, dedi…” yazısı ile bu sözünü teyit edince artık söyleyecek bir şey kalmadı.

İşin aslına bakarsanız hoca, 13 ve 14 Haziran 2019 tarihlerinde yine Yeni Şafak’ta bu hususu “Doğrucu Davud Olmak ve Kötüyü Ayıklamak” başlıklı köşe yazıları ile ele almıştı. Dolayısıyla hoca yeni bir şey söylemiyor. Aynı yerde duruyor. 2 yıl önce ne söylediyse yine aynı şeyi tekrarlıyor. Sesinin ulaştığı her kişi ve kesime “Yanlışlıklar olabilir. Bunları yeri ve zamanı geldiğinde söylemek lazım. Şimdi zamanı değil. Daha iyisi yok. AKP ve Erdoğan etrafında toplanın,” diyor. Özeti bu ama keşke bu ve bu kadar ile kalsaydı. Yazıyı okuyunca onun “Dedim, dedi…” başlığına mukabil  “Keşke demeseydin be hoca!” dedim gayri ihtiyari.

Madem hoca bu yazısında soru cevap şeklindeki bir üslubu tercih ederek cevaplar vermiş, ben de bu yazı vasıtasıyla bazı sorular yönelteyim kendisine ve cevabını bekleyeyim. Kolaylık olsun diye maddeler halinde yazacağım.

1: Sizin bu yazınızla “Doğrucu Davud ve Kötüyü Ayıklamak” yazılarını kaleme aldığınız iki yıl önceki yerde durduğunuz çok net anlaşılıyor. Mevlana’nın pergel metaforu ile anlatacak olursam sizin için pergelin sabit ayağı ne yaparlarsa yapsınlar Erdoğan ve AKP iktidarı. Sorum şu, siz orada duruyorsunuz da Erdoğan ve AKP ya da Türkiye aynı yerde duruyor mu? Sizin “Erdoğan ve kadrosu” diye geçiştirdiğiniz iktidarın bileşenleri ile ortaklığını nereye koyuyorsunuz söz gelimi? Mesela “Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkarcıdan Türkiye cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır. Kısacası iki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz!” diyen “17/25’in hesabını sormazsam namussuzum”, “7 sülalenden hesap sormazsam namerdim” diyen Bahçeli ile Erdoğan’ın sarmaş dolaş olmasına nasıl izah getiriyorsunuz?

2: Şeriat düzeninde başkanın dediği mi şura kararları mı uygulanır sorusuna “Şeriat düzeni kurulursa tartışılır” diyorsunuz. Buyurun tartışalım. Sizce şeriat nedir, şeriat düzeni nedir ve şeriat düzeninde başkan ve şuranın yeri nedir? Cevabınızı merakla bekliyorum ve söz veriyorum tartışmaya aktif katkı sağlayacak, yazdıklarınız istikametinde düşüncelerimi kaleme alacağım.

3: “Şimdi yanlışlarını, eksiklerini ıslah edecek ufukta daha iyisinin görülmediği iktidarımızı” diyorsunuz. Bu sizin görüşünüz. Son anketlere göre AKP’ye oy vermeyen yüzde 70 oranındaki insan demek ki diğer partileri AKP’den daha iyi olarak görüyor. Yanılıyor muyum?

4: Devamında “… düşmanlarından ve kıt düşünceli dostlarından, nasıl koruyacağımızı konuşmalıyız, derim,” yazmışsınız. Sorum net ama kıvırmadan cevap verin, düşman kim? Sizin sözünüzün bağlamı mevcut verili sistem içinde iktidarı korumak olduğuna göre demek ki iktidar muhalifleri düşman. Ben öyle anlıyorum. Çıkarımım yanlış mı? Eğer doğru ise o zaman sorum şu: Savaş hukukunu mu uygulayacaksınız AKP muhalifi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına?

Ayrıca “kıt düşünceli dost” ne demek? Muhaliflerin düşünceleri kıt ise sizinki ne? Kendinizi, düşüncenizi ve sizin gibi düşünenleri nasıl adlandırıyor ve konumlandırıyorsunuz?

5: Diyorsunuz ki “Sıhhatli tarafı görmeyip yalnızca hasta tarafı görmek, onu da abartmak, tedavi ve ıslah adına olmayacak şeylerden bahsetmek, herkesin kendini müslih ve mürşid sanması, tenkit ediyorum diye yıkıcılara destek vermek…” Havada kalmasın bu sözünüz hoca. Sıhhatli ve hasta olarak gördüğünüz hususların bir listesini yapabilir misiniz bize? Yapın ki somut verilen üzerinden yorumlarda bulunalım. 84 milyon vatandaşın ortak derdi olduğu için ekonomiden başlayalım mesela. Enflasyondan faizden, dövizden ve marketteki fiyatlardan başlayalım. Şöyle de sorabilirim. Ayyuka çıkan zulümler, adaletsizlikler, rüşvetler, uyuşturucu kaçakçılığı hasta tarafta mı yer alıyor sıhhatli tarafta mı?

6: “Yolsuzluklar, aksaklıklar, suistimaller nefse mağlup olmalar, mal-kadın- mevki imtihanını kaybetmeler, vazifeye zengin başlayıp yoksul veya aynı servet ile çıkacak yerde yoksul başlayıp haram-helâl demeden zengin olmalar… yirmi yıldan beri değil, bin yıldan fazladır var!” diyorsunuz. Açık ve net bir soru: AKP iktidarında da var mı? Cevabınız evet ise siz bu konuda kamuya açık ya da kapalı olarak ne yaptınız? Kamuya açık yazılarınız meydanda. Pekala ya kamuya kapalı alanlarda? Mesela şu soruyu sorsam size: Bugün Erdoğan’a telefon açsanız veya randevu isteseniz en kısa zamanda size geri dönecektir. Telefonla konuştunuz ya da randevu alıp yüz yüze hasta tarafta bulunan icraatları için uyarıda bulundunuz mu hiç? İnşaat ihalelerinin hep beşli çete diye adlandırılan şirketlere verilmesini, hazine garantili köprü ve havaalanı inşaatlarını ve daha yüzlerce örneği olan meselelerden birisini gündeme getirip bu yanlış dediniz mi? En çok merak ettiğim şey de hırsızlık ve yolsuzluk konusu? “Hırsızlık ile yolsuzluk farklıdır, hırsızlık yapmayın ama yolsuzluk yapmaya devam edebilirsiniz” mi dediniz yoksa?

7: Yazınızın yarısına geldim ve yoruldum. İçimden bir ses boşuna zaman harcıyorsun diyor. Ben de o sesi dinleyerek kesiyorum.

Son söz olarak şunu söylemek isterim size: Muhammed İkbal, Pakistan’da devrini idrak edememiş ve sahip oldukları zihniyet itibariyle mutaassıp bir çizgide olan mollalara der ki: “Ey Molla! Senin dinin kafir üretmekten başka ne işe yarar?” Ben de oradan mülhem bir cümleyi size söyleyeceğim müsaadenizle: “Ey Hoca! Din alimi kimliğinle senin Erdoğan ve AKP iktidarını muhafaza etmek adına gösterdiğin bu olağanüstü çabada yaptığın dini yorumlar insanları dinden imandan uzaklaştırmaktan başka ne işe yarar?” Bu soruya cevap istemiyorum. Çünkü bunun cevabını bundan tam 7 yıl önce Hilmi Yavuz vermişti. Demişti ki: “AK Parti Müslümansa, ben Müslüman değilim kardeşim!”
<< Önceki Haber Keşke demeseydin be hoca! Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER