Erdoğan çok sert çıktı: Eğer bütün dünyayı...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sistemini sert bir dille eleştirdi

Erdoğan çok sert çıktı: Eğer bütün dünyayı...

Erdoğan: Dünya, beş daimi üyenin iki dudağının arasına bırakılamaz Endonezya'da düzenlenen Beşinci Bali Demokrasi Forumu'na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sistemini sert bir dille eleştirdi. "Dünya 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasına bırakılamaz. Eğer tüm dünyayı 5 daimi üyenin iki dudağı arasına bırakacak olursak işte burada insanlık her geçen gün kan kaybeder." diyen Erdoğan, BM'nin tüm insanlığın hukukunu koruyacak, uluslararası toplumu ortak değerler ve adalet temelinde örgütleyecek şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade etti. Bali'de gerçekleştirilen forumun ikinci oturumunda konuşan Başbakan Erdoğan, özellikle Suriye konusu üzerinden uluslararası topluma sert mesajlar yöneltti. Günümüzde küresel düzlemde karşılaşılan birçok sorunun temelinde siyasi ve ekonomik adaletsizliklerin yatttığını vurgulayan Erdoğan, "Bu husus son yıllarda dünyamızda yaşanan çatışmalarda meydana gelen artışı dikkate aldığımızda daha da önem kazanıyor. Günümüzde konvansiyonel nitelikli çatışmalara ilaveten terörizmden organize suçlara, siber tehditlerden nükleer silahların yayılmasına, küresel gıda arzı ve fiyatlarıyla ilgili sıkıntılardan iklim değişikliğine kadar her alanda sorunların niteliği ve boyutu sürekli değişiyor. Bu da bizi etkin ve adil bir küresel sistemi hayata geçirme konusunda daha çok gayret göstermeye yöneltiyor." dedi. Bu noktada küresel karar mekanizmalarının bu yeni sorun ve tehditlere karşı çözüm üretebilecek şekilde kendilerini dönüştürüp dönüştüremeyecekleri sorusuyla karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, Somali'de, Myanmar'da, Suriye'de sınavlar veren küresel yapıların, sorunların çözümü karşısında maalesef yetersiz kaldıklarını görüyoruz." ifadelerini kullandı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aslında bu kurumların kuruluş nedeni, kuruluş amacı bu değil mi? Bu durum küresel yapıların etkinlik ve meşruiyetlerini her geçen gün daha da aşındırıyor. Üzülerek ifade etmek zorundayım ki BM artık insanlığın geleceğini tehdit eden, umutlarını körelten, korkuları ortadan kaldırabilecek bir liderlik sergileyemiyor. İnsanlığın küresel barışa özleminin sembolü olan bir kurum olarak ortaya çıkan BM'nin, uluslararası meşruiyetin ve adaletin tesisinde daha etkin olması gerekiyor. Dünya, 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasına bırakılamaz. Eğer tüm dünyayı 5 daimi üyenin iki dudağı arasına bırakacak olursak işte burada insanlık her geçen gün kan kaybeder." "BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VİZYONU VE YAPISI YENİDEN YAPILANDIRILMALI" Suriye'de ölen insanların sayısının 50 bine ulaştığını belirten Erdoğan, "Sadece benim ülkeme sığınan insan sayısı 110 bini çadır ve konteyner kamplarda, 60 bin de kendi imkanlarıyla evlere göç etmiş durumda. 2,5 milyon insan kendi ülkesinden evlerinden ayrı olarak yaşıyor. Uçaklardan bombalarla insanlar öldürülüyor. BM nerede? BM 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasından vereceği karara bağlı. Bunun için biz BM'nin tüm insanlığın hukukunu koruyacak, uluslararası toplumu ortak değerler ve adalet temelinde örgütleyecek şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini savunuyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nde tüm insanlığın temsilcilerinin bulunması lazım. Tüm kıtaların temsilcilerinin bulunması lazım. Tüm inanç gruplarının temsilcilerilerinin bulunması lazım. BM'nin hem vizyonu hem de yapısı yenilenmek zorundadır." şeklinde konuştu. Suriye rejiminin BM sistemindeki tıkanıklıktan cesaret alarak kendi halkına karşı sürdürdüğü vahşetin, insanlık için bir utanç kaynağı olduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, "Gözlerinizin önünde cereyan eden insanlık dramı karşısında hareketsiz kalmayı, sadece uluslararası dengeler ile açıklamak vicdanları tatmin etmeyeceği gibi bizleri tarih önündeki sorumluluğumuzdan kurtaramaz. Türkiye olarak Suriye'de halkın meşru talep ve beklentileri doğrultusunda tüm etnik ve dini grupların temsil edileceği bir yönetime geçilmesini özellikle arzuluyoruz. Sadece Suriye'de değil, Ortadoğu'da veya dünyanın herhangi bir yerinde insanlar dikta rejimlerinin şiddeti altında acı çekerken, kimse kendi ülkesinde kendi toprağında huzur içinde yaşayamaz. Bu acılar sürerken küresel sistemin işleyebileceğini ve kendi sınırlarında kaygısız bir şekilde demokrasinin nimetlerinden faydalanacağını düşünen varsa büyük bir yanılgı içindedir." dedi. Siyasi istikrarsızlık odaklarının küresel güvenliği etkilediği bu sürece ek olarak Soğuk Savaş sonrasında yeni dünya düzeni arayışlarının hala devam ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, "Dünyadaki ekonomik sıklet giderek hızlanan bir şekilde Batı'dan Doğu'ya, Kuzey'den Güney'e doğru kayıyor. Mevcut küresel yapılar ise bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki küresel ekonomik dengeleri yansıtan kurumların kapsamlı reform sürecinden geçerek günümüzün ekonomik gerçekleri ile uyumlu hale getirilmeleri şarttır." dedi. İMF'nin de kapsamlı reform süreinden geçmesi gerektiğine inandığını aktaran Erdoğan, "Kalkınma ile güvenlik arasındaki bağ hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Kitlesel yoksulluk ve yaygın adaletsizlik duygusu dünyadaki en önemli istikrarsızlık unsuru olmaya devam ediyor. Yeni küresel yapılar bu gerçek göz önünde bulundurularak oluşturulmalı." dedi. "21. YÜZYIL ASYA YILI OLACAK" Bali Demokrasi Forumu'nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önümüzdeki yüzyılda küresel ekonomik ve stratejik dengenin Asya eksenli olacağını düşündüğünü belirterek, "21 yüzyılın Asya yüzyılı olacağı düşünülüyor." diye ekledi. Demokrasi konusunda Asya'da gerçekleştirilen tartışmaların küresel düzeyde yansımalarının mutlaka olacağını ifade eden Erdoğan, "Bali Demokrasi Forumu işte bu özelliği ile Asya dışına da taşan bir çekim gücüne sahip. Bali Demokrasi Forumu geçiş dönemindeki ülkeler yanında köklü demokrasiler için kapsayıcı ve çoğulcu toplum modellerinin dünyamızdaki hızlı dönüşüm sürecinde yeniden tartışılmasına imkan veriyor." dedi. "ÇOKLUK İÇİNDE BİRLİK VURGUSU" Endonezya'nın yüzlerce farklı dilin konuşulduğu çok sayıda etnik grubun bir arada yaşadığı bir ülke olarak özellikle son 10 yılda demokratik kurumların inşası konusunda, demokrasi konusunda son 10 yılda başarılı performans gösteren bir ülke olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Demokrasi konusunda bölgedeki liderlerliğini de takdirle izliyoruz. Endenozya'nın milli idealinin bizim de tarihi tecrübelerimizden süzülüp gelen bir ilkeyi ifade eden 'çokluk içinde birlik olması' elbette rastlantı değildir. Bu esasında ülkedeki farklılıkları bir zenginlik olarak görüp, buradan doğan dinamizmi ekonominin kalkınmayla demokrasinin inşasına başarıyla yönlendirme iradesine işaret ediyor. Dünyanın en yoğun Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya; etnik ayrılıkçılık, fanatizm ve terörizm gibi günümüzün önemli meydan okumalarına en iyi cevabın daha fazla demokrasi ve daha çoğulcu bir toplum idealiyle verilebileceğini gösteren iyi bir örnek olmuştur." ifadelerini kullandı. "DEMOKRATİK SİSTEMLER KÜRESELLEŞMEYE UYARLANMALI" Demokrasi insan hakları hukukun üstünlüğü gibi kavramlar artık belirli bir bölge ve belirli bir gruba değil bütün dünyaya ait ortak değerler haline geldiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Bugün artık demokrasi başta olmak üzere tüm bu kavramlar konusunda yeni bir muhasebeye ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Çünkü küreselleşme olgusu ekonomiden siyasete, sosyal hayattan kültüre kadar her alanda oyunun kurallarını kökten değiştirdi. Değiştirmeye de devam ediyor. Bu değişimin dinamiklerini doğru bir şekilde kavrayarak demokratik sistemlerimizi buna uyarlamak mecburiyetindeyiz." değerlendirmesinde bulundu. Geniş katılımlı çoğulcu toplum modelleri için yönetenlerle yönetilenler arasında yeni sosyal anlaşmalara ihtiyaç olduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Günümüzde demokratik süreçlerin kapsayıcı, şeffaf, hesap verebilir, hukukun üstünlüğünü esas alan ve azınlıkların haklarını gözten bir şekilde oluşturulmaları kaçınılmaz bir gereklilik hale geldi. Bu şu demek değildir. Azınlıkların çoğunluklara tahakküm etmesi değildir. Çünkü demokrasinin tanımı bu olamaz. Ancak çoğunluğun da azınlığa tahakkümü hakkını vermez. Bugün artık demokratik işleyişte aktörlerin çok çeşitlendiği, sosyal hareketliliğin yükseldiği, çıkar gruplarının demokratik işleyişi etikileme kapasitelerinin arttığı, bireyin tek başına dahi önemli bir siyasi aktör haline geldiği bir demokratik düzenden bahsediyoruz. Bu gerçekler bizi demokratik yapılarımızı daha eşitlikçi, çoğulcu ve insanı temel alan bir niteliğe kavuşturmaya yöneltiyor." "ETKİN VE ADİL BİR DEMOKRASİ ANLAYIŞINA İHTİYAÇ VAR" "Mevcut sistemlerin bu yeni ihtiyaçlara ne kadar uyumlu olduğu önemli bir soru olarak karşımızda duruyor." diye konuşmasına devam eden Erdoğan, buna örnek olarak da küresel ekonomik krizin, yerleşik demokrasileri önemli bir sınava tabi tutmasını gösterdi. Gelişmiş batılı ekonomilerin ve sosyal devlet modellerinin, küresel kriz karşısında ciddi şekilde sarsıldığının altını çizen Erdoğan, "Demokratik yapılara duyulan güvensizliğin artması ve seçimlere katılım oranlarının düşmesi, aşırılık yanlılarının giderek tüm siyasi sistemleri etkileyecek güce ulaşmalarına yol açıyor. Bunun bir değerler krizine dönüşmemesi ve demokratik dokunun korunabilmesi için toplumların demokrasiye olan inancının yükseltilmesi gerekiyor. Küresel değerlerden taviz vermeyen; ancak ülkenin toplumların gerçek sorunlarına çözümler üretebilen etkin ve adil bir demokrasi anlayışına ihtiyaç var. Bu değişim uluslararası sistem açısından da gerekli." dedi. Sınırların önenini anlamsız kılan yeni dünya düzeninde insanların demokrasiye sadece kendi sınırları içinde değil uluslararası düzeyde de ihtiyacı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "İşte bu süreçte dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere güçlere büyük görevler düşüyor. Bu ülkelerin dünya ekonomisindeki artan paylarına paralel, bölgesel düzeyde belirginleşen öncü konumlarına paralel şekilde küresel meselelerde de daha fazla sorumluluk almaları gerekiyor. Endonezya'nın bölgesinde demokrasi konusunda üslenmiş olduğu liderliği bu anlamda başarılı bir örnek olarak ifade edebiliriz. Biz de Türkiye olarak aynı sorumluluk bilinciyle hareket ediyoruz. Demokratik, eşitlikçi, kapsayıcı ve en önemlisi adil bir küresel düzenin oluşturulması için bölgemizde ve dünyada yoğun gayret içerisindeyiz." şeklinde konuştu.
<< Önceki Haber Erdoğan çok sert çıktı: Eğer bütün dünyayı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER