Daum'dan acı söz!

Alman hoca, başarıyı yakalamak için hep günlük çalıştıklarını belirtti, "Biz sürekli nasıl şampiyon oluruz diye hesaplar yaptık. Bunu kovalarken, arka bahçemizi ihmal ettik. En büyük üzüntüm bu" dedi

Daum'dan acı söz!

Türkiye'de bulunduğu süre içerisinde Christoph Daum, çok işler yaptı, büyük zaferler kazandı. Futbol kantarı, Alman hocayı çoğunlukla pozitif yönde tarttı. Kendini hep bir Türk gibi hissettiğini belirten, maçlarda Istiklal Marşı'nı da bizimle birlikte söyleyen Daum, arkasına baktığında ne görüyordu, ne hissediyordu? Türkiye'de bir takım işler yaptığına ve arkasında iz bıraktığına inandığını vurgulayan Fenerbahçe eski çalıştırıcısı, "Bunları da Türk dostlarımla birlikte yaptım. başarıları asla tek başıma gerçekleştirmedim. Hiç kimse tek başına bir şeyi başaramaz. Başarılar ortaktır" diye konuştu. 'Önümde engel yoktu' Ancak, teknik adamlığa genç takım hocalığıyla başlamış bir isim olan Daum, alt yapıya fazla zaman ayıramamanın üzüntüsünü taşıyarak Türkiye'den ayrıldığını söyledi. Işte onun ağzından en büyük eksikliği: "Vaktim mi yoktu? Elbette bu zamanı bulabilirdik, bu zamanı oluşturmak bizim elimizdeydi, engel de yoktu. Ancak çalıştığım takımlarda başarı her şeyden çok daha önemliydi. Başarıyı yakalamak için günlük yaşadık. Arkamıza, yani arka bahçemize dönüp bakamadık. Sayın Aziz Yıldırım ile görüşmelerim oldu. Düşüncelerimi anlattım, o da bana katıldı. Ancak bunu uygulamak yerine nasıl şampiyon oluruz diye hesaplar yaptık. Şampiyonluk; şampiyonluk, şampiyonluk. Bunu kovalarken arka bahçeyi ihmal ettik sürekli. Bu benim için bir üzüntü kaynadığıdır. Inanıyorum ki, Sayın Aziz Yıldırım bu düşüncelerimi zamanla uygulamaya koyacaktır." Tam, alt yapıdan, çocuklardan bahsettiğimiz anda aklıma Türkiye'de yaptıkları geldi. Lösemili çocuklar için ne kadar da çok iş yapmıştı. Bizim bildiğimiz dışında, belki de bilmediğimiz ne kadar iş yapmıştı. Tam bunlardan sözü açmıştı ki, Daum'un bu konuda henüz Türkiye'den elini çekmediğini gördük: "Iyilikler yapılır, söylenmez. Rakamlara hiç girmeyelim, bana yakışmaz. Içtenlikle yaptım, asla bir reklam ya da hava olsun diye yapmadım. Içimden geldi. Ulusoy'a destek verdi Söze Erzik ile başlayan Daum, "Türk futbolunu üç büyük takımın yönettiği doğrultusunda bir inanç var. Diğer takımlar böyle düşünüyor. Şenes Erzik dönemini anımsıyorum. Erzik'in o görevi layıkıyla yaptığına inanıyorum. Buna karşın aldığı kararlara yine tepki oluyordu. Haluk Ulusoy büyüklerin yanısıra diğer kulüpleri de bu işin içine çekmeye çalıştı. Onlara da sorumluluk vermeye çalıştı, bence başarılı da oldu. Federasyon başkanı olmak kolay değildir. Herkesle, her an aynı fikirde olamazsınız. Bu çok doğal. Levent Bıçakcı'nın da dönemini biliyorum. O da başarılı bir insan. Ancak öyle bir dönemde başkanlık görevini üstlendi ki, türbülanslar ve inişiler-çıkışlar yaşandığı döneme rastladı başkanlığı. Uzun lafın kısası; her ülkede bu yaşanıyor. Herkesi mutlu edecek kararlar alamazsınız. 'Şike hissine kapıldım' Ya şikeye nasıl bakıyordu. Gerçekten Türkiye'de şike yapılıyor muydu? Buna da çok içtenlikle yaklaştı Alman teknik adam... Ilk dönemde böyle bir hisse kapıldığını, ancak işin içine girdiğinde olmadığını gördüğünü söyleyen Daum, "Çünkü öyle goller yedik ki, gözlerime inanamadım. Hani maça çıkmadan her futbolcuya iki şişe rakı içirip sahaya sürsen bile o golleri yemez diye düşündüm. Sportif anlamda hatalı goller çok yedik. Dönem dönem bir takım iddialar atılıyor. Ama ben gözümle görmediğim hiçbir şeye inanmam. Ne duydum, ne de öyle bir an yaşadım" ifadesini kullandı. Son olarak Daum'dan Türkiye'ye iletmek istediği mesajı iletmesini istedik. O sırada gözleri biraz dalan, buruklaşan, ancak dudaklarındaki gülümsemesini eksiltmeyen başarılı çalıştırıcının ağzından şu sözler döküldü: "Şu an buradayım ama Türkiye'yi terk etmedim... Türkiye'yi, Türk insanını çok seviyorum. Kalbimin bir parçası hep Türkiye'de..." 'Para yüzünden Avrupa'ya gitmediler' Türkiye'de, Avrupa'nın üst düzey liglerinde görev yapabilecek futbolcular varken, onların içeride kalmayı tercih ettiğine de dikkat çeken Daum, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz gibi isimleri saydı. Oğuz Çetin'i uluslararası alanda oynayabilecek Türk futbolcular arasında gösterdi. Yeni dönemde de Tuncay'ın uluslararası kalitede bir oyuncu olduğunu söyledi. Vestel'den CSKA'ya giden Caner'in çok büyük bir yetenek olduğunu savundu. Ama yetenekli isimlerin Avrupa'ya açılmamasını da şöyle yorumladı: "Nedeni çok açık, çok genç yaşta Türkiye'de iyi para kazandılar. Büyük paralar söz konusuydu. Benim kariyerim boyunca çalışmış olduğum en büyük yeteneklerden birisi Sergen Yalçın idi. Onun özellikle farklı yerlerde olması gerekirdi, olamadı. Çünkü köklerini Türkiye'de atmıştı, o köklerinden kurtulamadı." Peki sen ne yapacaksın? Daum'un Türkiye anıları bitmez... Daum ile Sergen Yalçın arasında geçmişte geçen bir diyaloğu anlatmadan geçemeyeceğiz... Sergen, Trabzon'da oynuyor, Daum'un Serdar Bilgili döneminde yeniden Beşiktaş'a geldiği günler. Alman hoca futbolunu her zaman beğendiği Sergen'i yeniden takıma döndürmenin yollarını aradığı sıralar. Telefon trafiği, falan derken bu ikili evde buluşuyorlar. Daum, 'Yeniden Beşiktaş'a gelir misin?' diye sorar, Sergen Yalçın ise, "Tabi ki gelirim, orası benim doğduğum yer" yanıtını verir. Iş dönüp, dolaşıp, sezonda kaç maç oynayacağına ve kaç maç alacağına geliyor. Sergen, düşünüyor, "Valla 19-20 maç oynayabilirim" diyor. Daum, "Peki kaç maç, yani kaç puan toplarsın bize?" sorusunu yöneltiyor. Sergen, yapıştırıyor lafını: "10, hatta 13 maç kazandırırım, bu da 33-39 puan eder"... Daum yine araya giriyor, "Bu kadar mı?" diyor. Sergen Yalçın bu, dilinin asla freni yoktur: "Yetmez mi? Bütün puanları ben kazandıracaksam sen ne iş yaparsın?"... Bu sözler gizli gerçekleşen toplantıda iş ciddiyetten çıkıyor, yerini kahkaha tufanına bırakıyor. (Milliyet-Bilal Meşe)
<< Önceki Haber Daum'dan acı söz! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER