TSK MAĞDURLARINDAN BAŞBAKANA MEKTUP VAR


Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaparken bir şekilde uzaklaştırılmış ve mağdur hale gelmiş insanlarımız, özellikle de zorla “Re’sen emekliler” bir araya gelmişler ve sıkıntılarının halli için Başbakanımıza bir mektup kaleme almışlar… Kurdukları REDER (Resen Emekliler Derneği) olarak bunu bize ilettiler, mektuplarının Sayın Başbakan nezdinde Hükümete ulaştırılmasını rica ettiler. Biz de bu vicdani görevi yerine getiriyoruz şimdi: “Sayın Başbakanımız; Bizler, sayımız hakkında net bir fikrimiz olmamakla birlikte, medyada yer alan bilgilere göre, yaklaşık olarak 320 kişi civarında “YARGI KARARI OLMAKSIZIN, İDARİ KARARLAR ile RE’ SEN emekli edilmiş subay, astsubay ve uzman çavuşlardan oluşan “TSK idari işlem mağdurlarıyız.” Bildiğiniz gibi, 22 Mart 2011 tarihinde, TBMM genel kurulunda “6191 sayılı SÖZLEŞMELİ ERBAŞ VE ER KANUNU’ NA eklenen GEÇİCİ MADDE: 32 ile 12 Mart 1971 tarihinden, kanunun yayımı tarihine kadar “yargı denetimine kapalı idari işlemler” veya “yüksek askerî şûra kararları” ile Türk silahlı kuvvetlerinden ilişiği kesilenlere, bir kısım özlük haklarını iade amaçlı bir yasa çıkartıldı. Hakkımızda düzenlenen RE’SEN emeklilik işlemleri “Tıpkı YAŞ mağdurlarında olduğu gibi” 926 sayılı TSK Personel Kanununun, Subaylar için 50/c Astsubay ve Uzman çavuşlar için 94/b maddelerine göre yapılmaktadır. Aynı kanunun aynı maddesine göre farklı 2 usulde TSK da işlem yapıldığı aşikârdır. Sebebi ise; YAŞ yılda 2 kez toplanmaktadır. YAŞ toplantılarına yetiştirilemeyenler için KARARNAME ile işlem yaptırılıp, kendilerince vakit kaybından kurtulmuşlardır. Bizler hakkında, kamuoyunda, “çıkartılan yasa kapsamına dâhil olduğumuz veya olmadığımız” yönünde belirsizlikler ve değişik mütalaalar yapılmaktadır. Aşağıda açıklayacağımız hukuki nedenlerden dolayı, bizlerin de bu yasa kapsamında mütalaa edilmemiz gerektiğini, hukuksal gerekçeler ve Anayasanın Eşitlik ve Adalet ilkeleri yönünden makamınızın bilgisi ve dikkatine arz etmek istiyoruz. Sayın Başbakanımız; Bildiğiniz gibi, 1980 ASKERİ DARBESİ ile birlikte, DARBEYİ YAPAN zihniyet tarafından, Tıpkı Sivil Anayasamızda da olduğu gibi, TSK personel kanunda ve AYİM kanununda da çok çeşitli, Adaleti zedeleyici, özgürlükleri kısıtlayıcı, hukuksal ve evrensel adalet ile bağdaşmayan ve özellikle Sicil amirlerinin adeta kendilerini YARGIÇ yerine koymalarına gerekçe olacak türden yetkilerle donatılmasına neden olacak, demokratik olmayan birçok maddeler eklenmiştir. Öyle ki; TSK’da, emir komuta zinciri ve baskısı mukabilinde, sadece bir sicil amirinin kişisel kanaati ile bile, kişinin TSK’dan HİÇ BİR YARGI KARARI OLMAKSIZIN Re’ sen emekli edilebilmesine olanak getirilmiş! Amirin ve sicilen emir komuta bağımlılığı içinde olan astlarının kişisel keyfiyetleri ile, kendi zihniyetlerine veya görüşlerine uygun olmayan personelin, İDARİ İŞLEM adı altında tasfiyesi gerçekleşmiştir. Bu yetkiler öylesine büyük ve öylesine sorgulanamazlardır ki! Bazen bu sınırsız yetkiler çerçevesinde Amirlerin, kişilerin özel hayatlarına varıncaya kadar müdahale etmelerine, sorguya çekilmelerine, mukabilinde ceza almalarına yasal zeminler hazırlamıştır. Nitekim sizin de malumunuz olduğu üzere, bütün bu anti-demokratik uygulamalar neticesinde yıllardan beridir, TSK’da birçok Subay, Astsubay ve Uzman Çavuş personelin, gerek YAŞ kararları ile gerekse YAŞ’ a bile götürülmeye gerek duyulmaksızın, idari amirlerin kişisel kanaatleri ile sicilen tasfiyeleri gerçekleştirilmiştir. Gerekçe ise hep aynıdır! “Disiplinsizlik” ! Sayın Başbakanımız; Bilindiği gibi “Disiplinsizlik” bir disiplin suçudur ve TSK’ da ki her tür disiplin suçları da “Yargı denetimine kapalı idari işlemler” kapsamındadır. Yargıçların verdiği hükümler yargı denetimine tabi olmasına rağmen, bir bölük komutanı üsteğmenin verdiği ceza, yargının denetimine kapalıdır! Anayasanın 129/4 maddesine ve 1602 sayılı AYİM kanununun 21. maddesi der ki; İdari yargı yetkisi, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yerindelik denetimi yapılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak tarzda kullanılamaz ve idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez. Cumhurbaşkanının, Yüksek Askeri Şuranın tasarrufları ve Sıkıyönetim Komutanlarının 1402 sayılı Kanunda yazılı tasarrufları ile disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır. Görüldüğü üzere, AYİM kanunu; Biz BAKANLIK ve KARARNAME Mağdurları için, geçmişte yargı yolunun açık olduğu veya hakkımızı arama imkânımızın olduğu savını çürütmektedir! Kanundan da anlaşılacağı üzere, AYİM; Sadece Prosedür işleyişinin kontrolüne yetkilidir ve idarece alınmış bir kararı, bozma yetkisine sahip değildir! Bozmaya yönelik karar verme yetkisi de yoktur! Sayın Başbakanımız; Bizler, Çoğunlukla AYİM’ de hakkımızı arama yolunu tercih etmedik! Çünkü bizler AYİM’in tarafsız ve bağımsız bir anayasal yargı kurumu olduğuna inanmıyoruz! AYİM’ de hak arayan arkadaşlarımızın Red gerekçelerinde de görüleceği üzere AYİM bizim haklı mı, haksız mı olduğumuzla değil, prosedürün doğru mu, yanlış mı olduğuyla ilgilenmiştir. Zaten haklı olup olmadığımızın yargısal denetimi, emir komuta zincirindeki sicil amirlerimizin vicdanları ile sınırlıdır! AYİM’deki Kurmay Subayların sicilen Genel Kurmay Komutanlığı’na bağlı olmasından ve AYİM’in verdiği şaibeli kararlarından dolayı, (En son uzman çavuşların harcırahları konusunda 5 farklı karar vermesinde de görüldüğü üzere) ne kadar anayasal ve demokratik bir kurum olduğunu zat-ı âlinizin takdirlerine arz ediyoruz. “Bir ülkenin idaresinde “hukukilik (legalite)” ne kadar önemliyse “yerindelik (oppurtunite)” de en az onun kadar önemlidir. Diğer bir ifadeyle, bir idari işlemin sadece “hukuki uygun olması” yetmez; aynı zamanda “yerinde olması”, yani kendisinden beklenen kamu yararını etkili bir şekilde gerçekleştirmesi gerekir. İdari işlemin ”hukuka uygunluğu”nu gerçekleştirmek nispeten kolaydır. Asıl zor olan idari işlemin “yerindeliğini” sağlamaktır. Bunun bilinen bir yolu ise yoktur. İşte bu nedenle hukuk, hiç olmazsa belirli alanlarda, idarenin elini kolunu bağlamamış, ona hareket serbestisi tanımış, bazı konularda idareciye, belli bir kararı alıp almama veya alınması mümkün birden fazla karar arasında birisini seçme serbestisi tanımıştır. İşte bu serbestiye “takdir yetkisi” denir. Yani idareye takdir yetkisinin tanınmasının nedeni, idareye yerindeliği yüksek kararlar alma imkânının sağlanması düşüncesidir.” (Doç. Dr. Kemal Gözler, İdare Hukuku s. 826) “Yargı yerlerinin, yönetimin yerine geçerek, iptal edilen kararın yerini almak üzere yeni bir karar almaları, yönetsel eylem ve işlem niteliğinde karar vermeleri, yönetim yerine takdir yetkisini kullanmaları, siyasal yeğlemelerde bulunmaları yargı yetkisinin dışında kalır.” (Prof. Dr. Şeref Gözübüyük Yönetsel Yargı s. 23) “Disiplin cezaları; CEZA HUKUKU ANLAMINDA CEZALAR DEĞİLDİR, BİRER İDARİ İŞLEMDİR hal bu olunca yargıya açık olmaları gerekirken kapalı tutulmuştur.” (Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Profesörü Kemal GÖZLER) Bunlara Ek olarak; Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi, bir Merkez Valimizin itirazı üzerine, 23 Ekim 2010 tarihinde Re’ sen emekliliğin anayasaya aykırı olduğuna hükmetmiş (2009/33 Esas Sayılı ve 2010/78 Sayılı karar) ve 23.10.2010 27738 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Sayın Başbakanımız; Kişi veya kurumlardaki eksik bilgilenmeleri ve yanlış kanaatleri neticesinde, toplumun genelinde, bizlerin sanki TSK’dan, yüz kızartıcı suçlar veya cürümler neticesinde atıldığımız yönünde yanlış bilgi ve kanaatler mevcuttur. Ne yazık ki bu kanaatlere sahip kişiler, sadece sokaktaki vatandaşlardan ibaret değillerdir! Yıllardır bu yanlış kanaatlerin sonucu olarak, toplumda, devlet kurumlarında, sivilde, alnımıza çalınan bu kara leke sebebi ile -Kamu haklarımız elimizden alınmış olarak- bizlere adeta cüzamlı muamelesi yapıldı, iş verilmedi. Toplum içinde sefalete terk edildik. Bu hal, bizleri son derece üzmekte ve rencide etmektedir. Bizler eskiden olduğumuz gibi, şimdi de Devletimize ve Milletimize ve onun değerlerine gönülden ve sonuna kadar bağlılığımıza devam etmekteyiz ve edeceğiz. Bizler TSK’daki görev ve makamlarımıza alelade seçimler veya tesadüfi işlemler neticesi gelmedik! Her birimiz ayrı ayrı, ailelerimize kadar incelenerek ve elemelerden geçerek Subay, Astsubay ve Uzman Çavuş olduk! İncelendiğinde görülecektir ki; Sivil hayatta da aleyhimizde, hakkımızda en ufak bir suç, en küçük bir cürüm, bulunamayacaktır! Sayın Başbakanımız; TSK ve AYİM kanunlarında ve yasalarımızda, yüz kızartıcı suçu olan bir personelin, mahkeme kararı ile tart veya ihraç edilmesine (TSK’dan çıkarma cezası) yetecek kadar mevzuat ve imkân var iken; bizlerin, idari işlemler neticesinde re’sen emekli edilmemiz, son derece manidar ve düşündürücüdür! Bizim tek farkımız, bizim re’sen emekliliğimizi onaylayan makamın Bakanlık veya Komutanlık olmasıdır. Bizler zannedildiği gibi, YAŞ mağdurlarından veya 12 Eylül 1980 darbe mağdurlarından ayrı mütalaa edilmesi gereken kişiler değiliz! Bizler TART veya İHRAÇ cezası olarak bilinen, TSK’dan çıkarma cezası ile atılmadık! Tıpkı YAŞ mağdurları gibi ve tıpkı YAŞ mağdurlarının mağdur edilme gerekçelerinde olduğu gibi, aynı kanun maddeleri ve aynı gerekçeler ile re’ sen emekli edildik. Bakanlık ve kararname onaylı ayırma işlemlerinin YAŞ’ tan tek farkı, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanların, YAŞ’da imza şerhi koymalarının önüne geçmektir! Sebebi; Toplumda oluşan hassasiyetleri YAŞ mağduru sayısını azaltarak düşürmek ve hükümetle bu konuda sıkıntıya düşmemektir. Bu durum aslında bizlerin çok daha mağdur olduğunun delili değil midir? Kaldı ki, YAŞ mağdurları içinde de yüz kızartıcı suçlardan az sayıda da olsa re’sen emekli edilmiş personel vardır! Dosyalarımıza konulan disiplinsizliğimize kanıt tüm kanaat ve gerekçelerin aslında iyi incelendiğinde ne kadar içlerinin boş ve adeta bir kedinin fare ile nasıl oynadığının kanıtı olduğu ortaya çıkacaktır. Ve görülecektir ki, masum görülen bir göz hapsi cezasının bile aslında, emekli edilmek istenen kişiye bu niyetin tezahürünün işareti olduğu aşikâr olacaktır. Gerek YAŞzede ve gerek Bakan ve Kararname mağdurlarının dosyalarında tamamı ile pırıl-pırıl ve hiç pürüzsüz bir sicil bulamayacağınızı, en azından kurdun kuzuyu yemeyi kafasına koyduğu tarihten itibaren, kendi adımıza garanti ederiz... ! Zira minareyi çalan kılıfını hazırlamıştır! Tıpkı, sizin siyasetten men edilmek istenirken yaşadığınız süreçteki gibi! Birçoğumuzun disiplinsizlik gerekçeleri aşağıdakilerden farklı değildir; “Botun boyasız, saçın uzun, esas duruşun bozuk, içtimaya geç kaldın, izinden geç döndün, kredi kartına veya esnafa borç yaptın, eşin türbanlı veya imam hatipli, eşin komutan eşinin emrine uymayıp onun evine temizliğe gitmedi…” gibi... Kim itiraz edebilir ki...! Buna benzer sebepler ile askeri mahkemelerden aylarca ceza alanlarımız vardır! Korku ve yıldırma politikasının işlediği bir ortamda, itiraz mekanizmasının nasıl işleyeceği aşikâr değil midir? Sayın Başbakanımız; TSK, Hükümetten KARARNAME UYGULAMALARININ SAYISINI YÜRÜTMEDEN KAÇIRMAK SURETİ İLE BİLGİ VERMEMEYE ÖZEN GÖSTERMİŞ fakat YAŞ da kendi kendine SUÇÜSTÜ olmuştur. Bu durum bizlere katmerli mağduriyet sağlamıştır. Bizler savaşta ölen fakat adı sanı kayıtlarda olduğu halde ulaşılamayan meçhul askerler durumuna düşürüldük. Zat-ı âliniz haricinde kimselerin de bizlerden haberi ve bilgisi olmayacaktır. YAŞ TERCİHİNDE: “Yargı kararı olmadan” eşinin başörtülü resimleri veya namaz kılarken çekilmiş bir resim ile veya bunlar olmaksızın müteselsil amirlerin kanaatleri baz alınarak resen emekli edilmişlerdir. KARARNAME TERCİHİNDE: “Yargı kararı olmadan” İNANÇLARI GEREĞİ yaşam tarzı değerlendirilerek cezalandırılmış, “düzmece” savunma alınarak mağdurdan habersiz üretilmiş disiplin suçları gerekçe gösterilerek kuvvet komutanlığına kalması uygun değildir teklifi yapılmış onaylanmış ve bakana da onaylatılmıştır. 9 Mart 2011 tarihi itibari ile Yaş’zede kardeşlerimizden hiç bir farkımızın olmadığını yeryüzündeki her mantık, her hukuki norm ve her vicdan görür… Sayın Başbakanımız; Bizler de tıpkı YAŞ’zede kardeşlerimiz gibi MSB’ye dilekçelerimizi verdik ve hakkımızda ne karar verileceğini endişe ile beklemekteyiz. Fakat şu ana kadar bizlere bu kaygımızı gidermeye yönelik hiçbir açıklama veya yasal mütalaa yapılmadı. Devletin ADLİYELERİ, MAHKEMELERİ VAR İKEN! Bizleri, ailelerimizi ve çocuklarımızı, yargılamadan SUÇLU İLAN EDEN VE SENELERCE OLUŞTURDUĞUMUZ EMEKLERİN bir veya iki imza ile bir çırpıda yok olmasına sebep olan bu zihniyeti, Devlet Başkanı olarak siz Sayın Başbakanımızın makamına ve adaletine şikâyet ediyor ve bizleri mağdur eden zihniyeti dikkatinize arz ediyoruz. Tüm bu samimi seslenişimizin yanı sıra, sizden talep ettiğimiz bir şey daha var ki; o da hakkımızda ayırma işlemi yapan zihniyetin nasıl sahte belge ve karalamalarla veya baskı ve suça teşvik etmesi ile bizi tasfiye ettiklerinin, belgeleriyle birlikte yüz yüze size sunmamıza müsaade etmenizdir. Bizlerin ne kadar suçlu olduğumuz veya olmadığımız hususunda duyulan kaygı kadar! Bizleri re’sen emekli eden zihniyet ve keyfiyet hakkında da kaygı duyulmasını arzu ediyoruz! Sayın Başbakanımız; Son olarak, Geçmişte, Sivil memurlara, emniyet mensuplarına sicil affı çıkarıldı, bir kısmı mesleklerine geri döndüler fakat biz “Asker Mağdurlara” hiçbir şekilde bugüne kadar ilgi gösterilmedi. Ne yazık ki kimimizin ömürleri bu günleri bile görmeye kâfi gelmedi. Geçmişte biz TSK Mağdurları için çıkarılmış kanunların zaman aralığına bakınca, ne yazık ki kalanların ömürlerinin, bir kanun daha çıkmasını beklemeye yeteceğini zannetmiyoruz! Şimdi ilk defa siz ve Ak Parti Hükümeti’nin cesaretli adımları ve demokratikleşme çabaları ile bu konu kamuoyunun gündemine gelmiş bulunmaktadır. “Adalet ve Kalkınma Partisi” nin ismindeki ADALET kelimesinin, bizi tanımladığına hiçbir şüphemiz yoktur! Bizler kapsam dâhilinde mütalaa edilmediğimiz takdirde toplum önünde ve bu defa da TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamından onaylı olarak büsbütün sakıncalı insanlar kabilinde değerlendirileceğiz... ! Böylece aslında bizlerin ne kadar suçlu ve toplum için ne kadar zararlı insanlar olduğumuz, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı eli ile ikinci defa onanmış ve onaylanmış olacak... ! Zaten en yakınlarımıza bile, neden re’sen emekli edildiğimizi izah edemez iken, büsbütün yalnızlığa ve haksızlığa terk edilip, toplum tarafından tamamen dışlanacağız..! Belki de bize işveren iyi insanlar bile bizlerden artık şüphe edecekler... Belki de şu an zar zor kazandığımız üç beş kuruş ekmeğimizi bile elimizden alacaklar..! Siz, siyasi yaşantınız boyunca ne tür olaylarla karşılaştığınızı, ne tür haksızlıklarla mağdur bırakıldığınızı şüphesiz bizden çok daha iyi bilirsiniz. TOPLUM ÖNÜNDE BU HAKSIZ VE YANLIŞ KANI İLE YAFTALANMIŞ OLMAKTANSA, HAKKÂRİ’DE BİR DAĞ BAŞINDA, TERÖRİSTLERCE ŞEHİT EDİLMİŞ OLMAYI YEĞLERDİK! Saygılarımızla Arz Ederiz.” TSK’dan “Re’sen Emekli” edilenlerin Başbakan’a ve hükümete ulaştırılmasını istedikleri ortak mektup böyle nihayete eriyor. Umarım ulaşacaktır ilgililere… (03.07.2011) www.kerpeten.biz [email protected]
<< Önceki Haber TSK MAĞDURLARINDAN BAŞBAKANA MEKTUP VAR Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER