Başarının sihirli formülü büyük düşünmek

Bursaspor'u şampiyonluğa taşıyan Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, yeni sezona başlarken BUGÜN'e konuştu.

Başarının sihirli formülü büyük düşünmek

Ertuğrul Sağlam, Bursaspor'un şampiyonluğunu Türk futbolunda bir devrim olarak görmediğini söyledi. Sağlam, "Ne zaman başka bir Anadolu takımı daha şampiyon olursa devrim de o zaman gerçekleşmiş olur" dedi. O Türk futbolunun "altın çocuğu". Türkiye'de alanlarda referandum sürecinin sıcaklığı hissedilirken, Süper Lig'de 2010 - 2011 sezonu bu hafta başladı. Koyu siyaset tartışmalarını bir tarafa bırakıp, soluğu son şampiyon Bursaspor'un Özlüce Tesisleri'nde aldık. Türkiye'de futbolla ilgilenen herkesin isminden takdirle bahsettiği, adeta beyefendiliğin ve mütevazılığın kalesi olarak nitelendirilen Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam ile buluştuk. Sağlam'ı futbolculuk dönemlerinden itibaren yakından takip ederim. Kendisine dair yaşadığım en büyük hayal kırıklığı ise Beşiktaş'ın Liverpool'a 8-0 yenildiği maçtan sonra yaptığı açıklama olmuştu. Köprünün altından çok sular akmış, Sağlam Beşiktaş'tan ayrılmış, artık Bursaspor'a gitmişti, ama benim hayal kırıklığım bir kenarda duruyordu. Sağlam ile bana yaşattığı hayal kırıklığı dahil, futbola dair gündemi konuştuk. *Şampiyon takımın teknik direktörüsünüz, bu sezona başlarken de "şampiyon olacağız" diyor musunuz? Bir Anadolu takımıyla şampiyonluk yaşamak, bir Türk antrenör olarak bizim hedeflerimizden, hayallerimizden bir tanesiydi. Bunu gerçekleştirmiş olmanın gururunu, mutluluğunu yaşadık. Bu bitti artık. Futbolda geçmişle yaşanmıyor. Başarıda devamlılığı ve istikrarı oluşturma adına, geçtiğimiz sezonki başarıyı bu seneye de taşımamız gerekiyor. Bütün ülke de bizden bunu bekliyor. Sorumluluğumuz eskisinden daha fazla oldu. Bu işe çok ciddi paralar yatıran, yatırım yapan takımlar bile "önümüzdeki sezon yine şampiyon olacağız" diyemez. *Sizce 2010 - 2011 sezon sonunda ilk üçte hangi takımlar yer alır? Böyle bir tahmin yapmak çok zor. Geçtiğimiz sezon Bursaspor'un şampiyon olacağını kim söyleyebilirdi? *Siz de mi söylemiyordunuz? Sezon başı ben de söyleyemiyordum, ama sezon içerisinde ciddi anlamda bunu telaffuz etmeye başladık. Şu bir gerçek ki, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor bu sezon da ligin zirvesinde olacak takımlardır, ama Gaziantepspor, Kayserispor, Ankaragücü, Gençlerbirliği, Eskişehirspor çok ciddi takım oluşturdular. Onlarla beraber çok güzel bir lig olacak. Bursaspor yine ligin zirve mücadelesi içinde yer alacaktır. *Şampiyonlar Ligi'nde de mücadele edeceksiniz, Bursaspor böyle bir lige hazır mı? Hangi takımlarla aynı grupta yer almak istersiniz? Şampiyonlar Ligi çok zor bir kulvar, çok geniş bir organizasyon. Çok ciddi rakiplerle oynamak zorunda kalacağız. 4 takımımız da UEFA'da devam edecekler, sadece Bursaspor Şampiyonlar Ligi'nde ülkemizi temsil edecek. Bütün ülkenin sorumluluğunu üzerimizde hissedip, o sorumluluk duygusuyla mücadelemizi vereceğiz ve ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğiz. İkinci ve üçüncü torbanın alt düzey takımlarından birilerini kurada çekebilirsek bir üst tura çıkmayla ilgili umutlarımız biraz daha sıcak kalmış olur. BİZİMKİSİ DEVRİM DEĞİL *Bursaspor'un şampiyonluğuna Anadolu devrimi olarak bakılmasının etkileri mi bunlar? Bizim ürettiğimiz başarının ülkede gerçek anlamda bir devrim olabilmesi için bir başka Anadolu takımının da bu başarıyı üretmesi gerektiğine inanıyorum. Ne zaman ki bizim bu başarımızdan esinlenerek, bir başka Anadolu takımı da zirve yarışı içinde olur, şampiyonluk elde ederse o zaman gerçek anlamda devrim olur. Bence bizimkisi devrim değil ama, devrimin ayak sesleri diyebiliriz. *5 sene sonra Türkiye'de futbol nasıl bir noktada olur? Ben umutluyum açıkçası. En son yaşanan global krizden dünyada bütün sektörler olumsuz anlamda etkilenmiş, ama futbol sektörü bu krizden hiç etkilenmemiş, hatta değer kazanarak çıkmış. Naklen yayın gelirleri 2 katına çıkmış. Bizim ülkemizde de futbol ülkede hiç değer kaybetmiyor. *Artık ekonomik bir anlam da taşıyor futbol. Ben, futbolu sadece ekonomiyle beraber düşünmek yerine, futbolun bir spor olduğunu unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Kulüpleri yönetenlerin, başkanların, yöneticilerin, teknik adamların bu konuda biraz daha hassas olup, futbolun bir spor olduğunu, sporun da çok farklı, toplumu etkileyen amaçlarının olduğunu tekrar hatırlaması gerekiyor. Futbolu spor olmaktan çıkarmamak lazım. BAŞARININ SİHİRLİ FORMÜLÜ BÜYÜK DÜŞÜNMEK *Sercan Yıldırım, Ozan İpek, Volkan Şen gibi futbolcularınızı, özellikle üç büyük kulüp çok istedi, ancak "Hiçbir futbolcumu bırakmayacağım" dediniz. Neden böyle bir karar verdiniz? Bunu onlar için mi, Bursaspor için mi, kendiniz için mi istediniz? Biz bu kararı başkanımızla, yöneticilerimizle oturup, konuşarak hep beraber aldık. Bir taraftan büyük hedeflerden bahsederken, diğer yandan elinizdeki en iyi oyuncuları, bu mücadelede sizinle yarışacak olan rakiplerinize vermenin açıklaması olmazdı. Biz bunu taraftarlarımıza, şehrimize, halkımıza izah edemezdik. "Biz hedef belirledik, ligin zirvesine oynayacağız" deyip, diğer yandan futbolcularınızı verirseniz, "O zaman en iyi oyuncularınızı niye rakiplerinize veriyorsunuz" diye adam size sormaz mı? *"Biz de büyük olabiliriz. Futbolcumuzu da istediğiniz zaman alamazsınız" özgüvenini yerleştirebilmek, başarının sihirli formülü gibi geliyor bana. Aynen öyle. Biz çok ekonomik sıkıntı çektiğimiz dönemde dahil, çok cazip teklifler olmasına rağmen bu oyuncularımızdan hiç birisini bırakmadık, hem şehire hem de ülkeye "Bursaspor güçlü bir takımdır. Bursaspor büyük bir takımdır. Kimse bizden istediği zaman, kendi istediği şartlarda oyuncumuzu alamaz" mesajını verdik. Halkın, taraftarın psikolojisini çok olumlu hale getirdik. GİTMEK İÇİN HAKLI SEBEPLERİ YOK *Futbolcuları verip para kazanmak yerine, büyük düşünebilmeyi, hayallerin peşinden koşmayı bir takıma, zihinlere yerleştirmek şampiyon olmaktan daha önemli sanki. Büyük düşünürken de elinizdeki iyi oyuncuyu vermemiş, ondan kendiniz faydalanmış oldunuz. 10 - 15 milyon Euro verilip, alınan oyuncuların takımlarında başarılı olamadıklarını görüyoruz. Bir futbolcuyu para için verip, başka bir futbolcu almak beraberinde aslında bir risk de getiriyor. Bunu da ortadan kaldırmış olduk. Bize çok katkı sağlayan, radikal kararlarımızdan birisiydi.Herhangi bir oyuncumuzun bizim takımımızdan başka bir yere gitmesi için çok haklı sebepleri de yok. Her futbolcu şampiyon takımda oynamak, Şampiyonlar Ligi gibi çok önemli bir organizasyonda forma giymek ister. Eğer biz geçtiğimiz sezonki başarıyı bu sezona da taşırsak, Bursaspor'dan çok kolay kolay bir futbolcunun ayrılacağını düşünmüyorum. YÜKSEK LİSANSLI TEKNİK DİREKTÖR *Herkesin teknik direktör olduğu, herkesin futboldan anladığı bir ülkede teknik direktörlük yapmak nasıl bir duygu? Bizim ülkemizin gerçeği bu, bunu kabul etmek zorundayız. 7'den 70'e, bayan-erkek, genci yaşlısı herkes büyük oranda futbola ilgi duyuyor. İlgi duyanlar da gerçekten futbolu yaşıyor. Ülkede zaten herkesin bildiği iki tane iş var, birisi futbol, birisi de siyaset. Biz bu gerçeklerle yüzleşiyoruz. Buna göre kendimizi hazırlamak zorundayız. Gerçekten, eleştirdiği insanlara birşeyler vermeyi hedefleyen eleştirilerden faydalanmaya çalışıyoruz. Herkesin fikrine anlayışla, hoşgörüyle yaklaşmaya çalışıyoruz, saygı gösteriyoruz. *Siz yüksek lisans yapmış bir teknik direktörsünüz. Doktora yapmak nasip olmadı, ama yüksek lisans yaptım. Yüksek lisanstaki danışmanım anatomi hocamdı, futbolu ilgilendiren tarafıyla tıbbi, anatomi ile ilgili bir konuydu. Samsun'da 19 Mayıs Üniversitesi'nde yaptım. *Neden futbolla uğraşırken yüksek lisans yapmayı düşündünüz? Futboldan sonraki hayatımla ilgili kararımı zaten futbol oynarken vermiştim. Futbolu bıraktığım gün antrenörlüğe başlama gibi bir hedefim vardı. Futbolu bıraktıktan sonra bu iş için hazırlanmaya başlamanın zaman alacağını biliyordum. Bu hazırlık dönemini, yani antrenörlükle ilgili alt yapıyı ben futbol oynadığım dönemde, biraz da fedakârlık yaparak, biraz daha fazla çalışarak halledebileceğimi düşündüm. O yüzden birkaç tane üniversite bıraktıktan sonra, spor akademisini bitirdim ve Beşiktaş'ta oynadığım, o yoğun dönemde yüksek lisans yapmaya başladım. BU ÜLKENİN VATANDAŞI OLARAK OLUP BİTENİ TAKİP EDİYORUM *Siyasetle ilgileniyor musunuz? Ülkede ne olup bitiyor takip ediyor musunuz? Bu ülkenin vatandaşı olarak tabii ki, ülkenin içinde bulunduğu durumu, herhangi bir konudaki gelişmeyi takip etmek zorundayız. *Referandum süreci yaşanıyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci? Ben futbolculuğum döneminden bugüne kadar siyasi konularda fikrimi, tercihimi hiçbir zaman açıklamadım. *Partiyi açıklamayabilirsiniz de, referandum partilerden bağımsız, anayasa değişikliklerine "Evet" mi "Hayır" mı diyorsunuz? Bizler ülkeye mâl olmuş insanlarız, Bursaspor'u tutan ya da bizi takip eden her kesimden insan var, bizi seven insanlara karşı böyle bir sorumluluğumuz var. Olayı bu şekilde değerlendirip, bu konuyla ilgili her türlü düşüncemi ve tercihimi kendi içimde yaşadım. Böyle olması çok doğru diye düşünüyorum. *12 Eyül'de oy kullanacak mısınız? Evet, kullanacağım, İstanbul'da. *Oyunuzun rengini söylemeyecek misiniz? Yok, oyumu söylemem. * "Gözlerime bakın anlarsınız" mı diyorsunuz? (Gülüyor) SİYASET TEKLİFİ GELDİ *Başbakan olmak, siyaset yapmak ister misiniz? Bundan evvelki dönemlerde siyasete girmemle ilgili 2 kere, yakın dostlarımızdan, bizi seven insanlardan çok onur verici düşünceler geldi. Ben tabi futbol adamıyım, spor adamıyım, dolayısıyla bu ülkeye bu alanda çok daha faydalı olacağıma inandığım için sporun dışına çıkmak istemedim. Bundan sonraki dönemde olaylar nasıl gelişir bilemiyorum ama, daha uzun yıllar futbolun içinde kalıp, ülkeme futbol alanında katkı sağlamak istiyorum. Yakın gelecekle ilgili siyasete girmek gibi bir beklentim yok, ama uzun seneler sonra nasıl gelişir kestirmek mümkün değil. *Sizce bu ülkede teknik direktör olmak mı başbakan olmak mı zor? Tabii ki başbakan olmak çok daha zor bir görev, bütün ülkeyi yönetiyor, bütün ülkenin sorumluluğu üzerinde. Bizim yaptığımızla başbakanın yaptığı mukayese bile edilmez. *Siz lideri nasıl tanımlıyorsunuz? Bence lider gerektiği zaman, gerektiği şekilde davranıp, insanları peşinden sürükleyebilen, kendi hedefine, düşüncelerine onları kilitleyip bu amaç uğruna onları hedefe yönlendirebilen insandır. Çok kitabi bir tanımlama oldu. BÜTÜN ÜLKE TÜRK FUTBOLUNDA EZBERİN BOZULMASINI İSTEDİ *Bütün Anadolu şehirleri de Bursaspor üzerinde uzlaşmıştı adeta, siz bu duygunun kaynağını keşfettiniz mi? Biz çok sempatik bir takım olduk, çok düzgün davrandık. Açıkçası bize ülke sahip çıktı. Şampiyon olduktan sonra Rize'de insanların bizim şampiyonluğumuzu kutlaması, Denizli'de timsah yürüyüşü yapmaları, Malatya'da konvoy oluşturmalarının altında da bizimle ilgili besledikleri güzel düşenceler yatıyor. Biz bütün ülkenin takımı olduk, herkes tarafından sevildik. Başarıda ülke genelinde oluşturduğumuz sempatinin, o insanların dualarının da mutlaka etkisi olmuştur. Herkesin istediği, kabul ettiği bir şampiyonluk oldu. O kadar acılı olmalarına rağmen Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'nin kaptanı Alex bile "Bursaspor şampiyonluğu sonuna kadar hak etti" diyerek, bizim şampiyonluğumuzun hakkını vermişlerdir, çok da güzel bir sportmenlik örneği göstermişlerdir. *Sizce bu şehirleri biraraya getiren duygu nedir? Anadolu dayanışması mı? Ülkenin fakir çocuklarının İstanbul'a duyduğu öfke mi? Bütün ülke Türk futbolunda ezberin bozulmasını istiyordu, İstanbul'un dışından bir şampiyon çıkmasını istiyordu. En son 27 yıl önce Trabzon çıkmış, 27 yıldır üç tane İstanbul takımı şampiyon oluyor. Bu düzenin bir ortadan kalkmasını, Türk futbolunun geleceği açısından da yeni bir kapının açılmasını herkes istiyordu. *Belki Anadolu'nun başarıya açlığı diye özetlenebilir. Bir Anadolu takımının şampiyonluğunu bütün Anadolu istedi, hatta Galatasaraylısı da, Beşiktaşlısı da, Trabzonlusu da istedi, hatta biraz daha ileriye götürüyorum bazı Fenerbahçeliler bile Bursa'nın şampiyonluğuna üzülmedi. *Başta Başbakan herhalde. Evet, Başbakan da sevindi. KÜRT DE, LAZ DA, ÇERKEZ DE, ARNAVUT DA BURSASPORLU *Siz nerelisiniz? Ben aslen Gümüşhaneliyim, Ziganalıyım. Zonguldak Ereğli'de doğdum, büyüdüm. Samsun'da futbol vasıtasıyla bulunduk. Bize "Karadenizli" diyebilirsiniz, Karadeniz'in her kesiminde önemli bir geçmişimiz var. *Bursa, Türkiye'nin hemen her kesiminden insanların birlikte yaşadığı bir şehir, ama Kürt de, Laz da, Arnavut da, Çerkez de Bursasporlu. Esas başarı bu olsa gerek. Sporun birleştirici yönü ortaya çıkıyor. Herkes geçimini sağladığı, ekmeğini kazandığı, ekmek yediği şehri sahiplenmiş ve o şehrin takımını destekliyor, o çatı altında buluşuyor. Dışarıdan herhangi bir nedenle Bursa'ya gelip, yerleşmiş olanlar da artık şehri sahiplenmişler ve Bursaspor'u destekliyor. Bursa'da doğmuş, annesi, babası, dedesi Bursalı olanlardan bunu bekleyebilirsiniz ama, normal şartlar altında bir Artvinli'den, Erzurumlu'dan, Diyarbakırlı'dan bu sahiplenme duygusunu göstermesini beklemezsiniz. Bizim maçlarımıza Diyarbakırlı, Artvinli, Erzurumlu, Bursaspor kaşkolunu, Bursaspor formasını giymiş geliyor. Futbolun toplum üzerindeki olumlu etkisini, toplumlar ve halklar üzerindeki birleştirici etkisini çok somut bir şekilde yaşadık. Takım içinde de böyle bir yapı mevcut. Güney Amerika'dan bir oyuncu, Asya'dan bir oyuncu Bursa'da birleştiler ve aynı amaç uğruna mücadele etmeye başladılar. YARIN: Başkanların soyunma odasına girmesine karşı mı? Beşiktaş'tan ayrılmasında eşinin başörtülü olmasının rolü var mıydı? Futbolcularıyla ilişkileri nasıl? Teknik direktörlükte bundan sonraki hedefleri neler? RÖPORTAJ: Seda ŞİMŞEK
<< Önceki Haber Başarının sihirli formülü büyük düşünmek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER