'AYM'nin suçüstü yakalandığı karar'

Hukukçu Gökhan Güneş, 12 gün arayla verdiği 2 karar bağlamında AYM’nin uyguladığı düşman hukukunu ortaya çıkardı. AYM’nin verdiği hukuksuz kararları bile isteye, yani kasten verdiğinin altını çizen Güneş, bu kararların, AYM’nin işlediği insanlığa karşı suçların delili olarak iddianamelerde yerini alacağının altını çizdi.

SHABER3.COM

Hukukçu Doktor Gökhan Güneş, 'AYM'nin suçüstü yakalandığı karar' diyerek bir bilgisel hazırladı. 

Güneş, “AYM’nin suçüstü yakalandığı karar” başlıklı paylaşımlarında şu ifadeleri kullandı:

Bugün, @AYMBASKANLIGI’nın 12 gün arayla verdiği 2 kararı bağlamında uyguladığı düşman hukukunu ve nasıl suçüstü yakalandığını paylaşacağım. Bu kararlar, AYM’nin işlediği insanlığa karşı suçların delili olarak iddianamelerde yerini alacaktır.

Kararlardan ilki 06/10/2022’de Ahmet Aslan hakkında verilmiştir. Kararın konusu; başvurucunun Facebook’da PYD-YPG’ye ait bayrağın arkasında çektirdiği fotoğrafı 15/5/2015 tarihinde beğenmesi nedeniyle örgüt propagandası yaptığı belirtilerek verilen HAGB kararına ilişkindir.

BİR YAPININ TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK TESPİTİ ANCAK KESİNLEŞMİŞ YARGI KARARIYLA MÜMKÜNDÜR
AYM, bu başvuruda çok önemli ve bir o kadar da işlediği insanlığa karşı suçların delili olan şu hususlara yer vermiştir;
Bir yapının terör örgütü olarak tespiti ancak kesinleşmiş bir yargı kararıyla mümkündür.

Kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir.

AYM İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERDİ
PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğu bu yöndeki mahkeme kararının Yargıtay’ca 21/5/2015’te onanmasıyla bilinir hâle gelmiştir.
Yargı mercileri, başvurucunun henüz kesin bir yargı kararıyla ortaya konmadan önce PYD/YPG’nin bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemişlerdir.

Bir oluşumun yapılanmanın terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının varlığı şartının aranmaması ve bu bağlamda oluşumun terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması, ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi kişilerin önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle örgüt propagandasından cezalandırmalarına neden olabilir.

AYM, yukarıdaki gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen alınan suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

SUÇ TARİHİNDE VERİLMİŞ BİR MAHKEME KARARI VARDI
Aslında, başvurucunun paylaşım yaptığı tarih itibariyle PYD-YPG’nin bir terör örgüt olduğuna dair verilmiş bir mahkeme kararı vardır. Zira Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu yöndeki kararını 17/9/2014’te vermiş, başvurucu da 15/5/2015’te Facebook paylaşımında bulunmuştur. AYM ise bu kararın kesinleşmediğini ve bu nedenle PYD-YPG’nin bir terör örgüt olarak bilinir olmadığını belirterek ihlal kararı vermiştir.

GÜNCEL YARGILAMALARDA BU HUSUSU GÖRMEZDEN GELİYOR
Karar bu yönüyle doğru ve Yargıtay içtihatlarına da uygundur. Yanlış olan ise AYM’nin bu başvuruda ısrarla aradığı “kesinleşmiş mahkeme kararı bulunması” zorunluluğuna güncel yargılamalar kapsamındaki başvurularda hiç değinmemesi ve hatta bu hususu karardan “cımbızlamasıdır.”

12 GÜN ÖNCE SÖYLEDİĞİ HUSUSLARI DİKKATE ALMADI
Bahse konu kararlardan biri B. Celalettin Şaşmaz hakkında verilmiştir. Bu kararda AYM, sanki 12 gün önce hususları kendi söylememiş gibi;
Bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri “olmadığının” altını çizmek gerektiğini ve örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesinin bir “tespit kararı” olduğunu söylemiştir.

Yani, A. Aslan kararında olmazsa olmaz kabul edilen “kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunması şartı”, C. Şaşmaz kararında sadece “tespite” dönüşmüştür.

Başka bir deyişle, terör örgütü kabulü ve bu örgütün bilinir hale gelmesi için kesinleşmiş mahkeme kararının bulunması zorunluğu olmadığı gibi bu konuda verilecek kararlar da sadece tespit niteliğindedir ve mahkemelerin tespitinden önce buna idari merciler de karar verebilir.

MAHKEME KARARI YERİNE HÜKUMET YETKİLİLERİNİN AÇIKLAMALARINI DİKKATE ALDI
A. Aslan kararında örgüt kabulü ve bilinirlik için kesinleşmiş mahkeme kararının varlığı zorunludur diyen AYM, C. Şaşmaz kararında; cemaatin nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yerine, bu hareketin Yargıtay’ca kabul edilen nihai amacının (darbe teşebbüsü) herkesçe bilinir hâle geldiği olaylara, yani MİT tırları, 17/25 Aralık ve Milli Güvenlik Kurulu’nun, 30 Ekim 2014, 29 Nisan 2015 ve 26 Mayıs 2016 tarihli kararlarına atıf yapılmasını yeterli görmüştür.

Başka bir ifadeyle, örgüt kabulünün bilinirliği açısından PYD/YPG için aranan kesinleşmiş mahkeme kararı şartının yerini, güncel yargılamalarda MGK kararları ve hükumet yetkililerinin açıklamaları almıştır. Oysa ki, MGK’nın örgütü ilanı yapılamayacağını söyleyende AYM’dir.

“BİLİNİR HALE GELMESİNDEN ÖNCE”
AYM, bu tutumunun ve yaptığı cımbızlamanın sebebini C. Şaşmaz kararında şöyle itiraf etmiştir; “birçok durumda yargılamalara konu eylemler F.../PDY’nin hukuk alanında terör örgütü olarak kabulünden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir.”

DOSYALARIN TAMAMINDA AYKIRI KARAR VERİLDİĞİNİ TESPİT ETMEK ZORUNDA KALACAK
Dolayısıyla, güncel yargılamalarda da kesinleşmiş mahkeme kararı zorunluluğunu arasa, bu dosyaların tamamına yakınında suç ve cezaların yasallığı ilkesine aykırı şekilde karar verildiğini tespit etmek zorunda kalacaktır ve bu durum, 7 yıldır yaşanan hukuksuzluklara en başta yol veren AYM’nin “günah çıkarmasından” başka bir anlama gelmeyecektir. Zira, güncel yargılamalar kapsamında terör örgütü kabulüne ilişkin ilk kararın kesinleşme ve bu kabulün bilinirlik tarihi 26/9/2017’dir.

Eğer AYM, A. Aslan kararında olduğu gibi bu kararın kesinleşme tarihini esas alacak olursa güncel yargılamalar kapsamında yapılan tüm başvuruları da suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ihlaliyle sonuçlandırmak zorunda kalacaktır.

HUKUKSUZ DURUMUN ORTAYA ÇIKMASINA SEBEP BİZZAT AYM’DİR
Ancak, bu hukuksuz durumun ortaya çıkmasına sebep olan bizzat AYM’dir ve AYM, bu şansını çoktan kaybetmiştir. Bu nedenle de daha önceki verdiği kararlarından dönememekte ve açıklanması beklenen Yalçınkaya dosyasında AİHM’in güçlü bir ihlal kararı vereceğini bildiğinden, Bylock dışındaki hususlarda ihlal vermektedir. Ancak, AYM’nin bu çabaları nafiledir ve tıpkı yukarıdaki kararlarda atıf yapmak zorunda kaldığı Y. Özdemir kararı gibi Yalçınkaya kararına atıf yapmak zorunda kalacak ve sebep olduğu bu durumu AİHM kararıyla düzeltmeye çalışacaktır.

YARGI MÜSAADE ETMESE BU HUKUKSUZLAR YAŞANMAZDI
Aynı heyetin 12 gün arayla verdiği iki karar arasındaki bu muazzam çelişki de göstermiştir ki, yargı mercileri müsaade etmeselerdi bu hukuksuzlukların hiç biri yaşanmazdı ve içine düştükleri kısır döngüden kurtulmak için AİHM’in imdada yetişmesini beklemek zorunda kalmazlardı.

AYM HUKUKSUZ KARARLARI BİLE İSTEYE, KASTEN VERDİ
Bu karar, AYM’nin verdiği hukuksuz kararları bile isteye, yani kasten verdiğinin somut bir delilidir. On binlerce insanın hayatı işte böylesi kararlarla karartılmış ve bu kişiler adeta sivil ölüme terk edilmişlerdir. Bu hukuk garabeti kararları yazan ve kararı imzalayan üyelerin bazılarından daha etkin konumda olan raportör Yunus Heper’in kim olduğunu merak edenler aşağıdaki videoyu izleyebilirler.


<< Önceki Haber 'AYM'nin suçüstü yakalandığı karar' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER