AMERİKAN İÇ SAVAŞI NİHAYET BİTİYOR

Elli üç yaşındaki adam sabaha karşı telefonda ağlıyordu:


“İç Savaş nihayet bitti.” Büyük büyükbabası köleliğe karşı çıkan Kuzey ordusunda savaşırken ölmüş bir Amerikalıdan söz ediyorum. Ağlıyordu: “Ayrımcılığın sonu nihayet geliyor.” Çocukluğu, eşit birer yurttaş olmak için mücadele veren siyahların Ku Klux Klan mensuplarınca linç edildiği Mississippi, Alabama, Georgia gibi güney eyaletlerinde geçmiş bir Amerikalıdan söz ediyorum. Ağlıyordu: “King’in rüyası kırk yıl sonra gerçek oluyor.” John F. Kennedy öldürüldüğünde sekiz, Malcolm X öldürüldüğünde 10, dışlanmış milyonlarca insan için Amerikan rüyasını yeniden tarif eden Martin Luther King Jr. vurulduğunda 13 yaşında olan bir Amerikalıdan söz ediyorum. Ağlıyordu: “Bobby Kennedy’nin kampanyasından beri hiçbir olay bana bu kadar güçlü bir umut vermemişti.” Vietnam Savaşı’na ve ırk ayrımcılığına karşı tutumu nedeniyle hayran olduğu Robert F. Kennedy’nin başkanlık kampanyasında henüz 13 yaşındayken çalışmaya başlamış, birkaç ay sonra da “çocukluk kahramanının” öldürüldüğünü görmüş bir Amerikalıdan söz ediyorum. Ağlıyordu: “Ufaklığın, Obama’nın Amerikan Başkanı olacağı bir dünyada büyüyecek olmasına seviniyorum.” 11 Eylül’den hemen sonra doğup hayatının ilk altı yılını Bush Amerikası’nda geçirdikten sonra, şimdi İstanbul’da bir evde, kocaman gözlerini açarak izlediği yeni başkanın iki cümlede bir “Evet, yapabiliriz” deyip, üstüne üstlük kızlarına da “Beyaz Ev’de yeni bir köpek yavrusu” sözü vermesinden çok etkilenen küçük kızımın babasından söz ediyorum. *** Barack Obama’nın Amerika’nın ilk siyahi başkanı seçilmesi, bu ülkede ırkçılığın acısını yaşamış ve bu acıyı bugün hâlâ taze tutan ayrımcılık kültürüne başkaldırmış her Amerikalı için bir “devrim” niteliğinde. Onlar için, 4 Kasım 2008, İç Savaş’ın nihayet bittiği, Amerikan demokrasisinin rüştünü nihayet ispat ettiği, Amerika’da ikinci cumhuriyetin ilk adımının atıldığı milat. Nitekim dünkü Amerikan gazetelerindeki seçim yorumlarına karmaşık analizlerden ve siyasi olasılık hesaplarından ziyade, benim kocam gibi nice sıradan Amerikan vatandaşının, yalınlığı ölçüsünde derin ilk tepkileri hâkimdi. Amerika dün “Irak Savaşı ne zaman bitecek, mali krizden nasıl çıkacağız, uluslararası imajımız düzelecek mi” gibi sorularla uğraşmayı bir an için ertelemiş, tarihine bakıyor, oylarıyla tarih yaptığının farkına varıyordu. Thomas Friedman’ın New York Times’taki makalesi bu farkındalığı yansıtan yüzlerce örnekten biri: “4 Kasım 2008’de, siyahi bir adamın, Barack Hussein Obama’nın, ABD Başkanı seçilmesine yetecek sayıda delegenin oyunu kazanmasıyla Amerikan İç Savaşı nihayet sona erdi. ... Buna ihtiyaç vardı. Zira bu ülkede, yurttaşlık hakları mevzuatının yüz yıllık tarihine, yargının eşitlik yönündeki kararlarına ve bu hedefe yönelik toplumsal eylemciliğe rağmen, (eğitimde ayrımcılığın önüne geçen Brown kararına, Martin Luther King’in ‘Bir rüyam var’ seferberliğine ve 1964 Yurttaşlık Hakları Yasası‘na rağmen), Amerika’nın beyaz çoğunluğu Afrika kökenli bir Amerikalıyı başkan seçinceye dek İç Savaş’ın gerçekten bittiği söylenemezdi.” *** Obama’nın başkan seçildiğinin netleştiği anlarda, yani Amerika’nın doğu kıyısında saatler salı gecesi 23’ü henüz geçmişken, farklı eyaletlerden, farklı sınıflardan, farklı köken ve renklerden Amerikalıların çehresine bakınca “Evet, yapabiliriz” sözündeki inancın “Evet, yapacağız” sözündeki kuvvete dönüştüğünü görüyordunuz. Atlanta’da Martin Luther King Jr’un eşitlik vaazlarını verdiği Ebenezer Baptist Kilisesi’nde seçim sonuçlarını izleyenler sevinçten ağlıyordu; aralarında King’in kızkardeşi Christine King Farris de vardı. Nüfusunun yüzde 55’i siyah olan Washington D.C’de, kentin tarihinde benzeri olmayan bir refleksle sokaklara dökülüp kendini Beyaz Ev’in kapısında bulan on binlerce siyah ve beyaz Amerikalı gururla ağlıyordu. New York’un Times Square’inde de benzer görüntüler vardı; Minneapolis’in ana caddesinde de... Zenginliğini kölelerin çekip çevirdiği plantasyonlara borçlu olan, 1861’de köleliğe karşı çıkan Birlik’ten ayrılıp kölelik yanlısı Güney Konfederasyonu’nu cesaretlendirmesiyle fiilen İç Savaş’ı başlatan, hâlâ muhafazakârlığıyla meşhur ve 44 yıldır hiçbir Demokrat başkan adayını desteklememişken, bu kez evet, Obama’yı tercih eden, bu kez “evet, yapabilen” Virginia’nın kasabalarında da... Chicago’da gece yarısı Obama’nın zafer konuşmasını dinlemeye giden 200 bin kişinin yüzündeki de aynı sevinç, aynı gurur, aynı gözyaşlarıydı. Hayır, Başbakan Erdoğan’ın Obama’yı kutlarken söylediklerinin aksine, siyah-beyaz ayrımı sona ermiş değildi henüz. Ama ilk siyahi başkanını seçen Amerika bu ayrımı artık bitirebileceğini, “evet, yapabileceğini” biliyordu. İç Savaş nihayet gerçekten bitiyordu. Gerisi teferruattı.
<< Önceki Haber AMERİKAN İÇ SAVAŞI NİHAYET BİTİYOR Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER